Sabah uyandığımda kendimi hiç bu kadar hafif hissetmemiştim. Dudaklarımda güzel bir tat vardı. Camımdan içeri giren gün ışığına gülümsedim. Gördüğüm rüyayı hatırlayınca da gülümsemem büyüdü.
Kafamı yastığa daha da gömdüm. Rüyamda Castiel bana beni sevdiğini söylüyordu. Tanrım! Bunun gerçek olmasını ne kadar çok isterdim. Onun beni sevmesini, bu mafyatik işleri bırakmayı, okulumuzu bitirince evlenmeyi, üç tane çocuk evlat edinip iki katlı bir evde yaşamayı... Abarttım mı? Hehe, bana ne. Hayal kuruyorum, istersem hayalimde Cas gerçekten kanatlı bir melek olabilir. Keşke meleğim kanatlarını açsa ve beni bu cehennem gibi hayattan kurtarsa...
Onu düşünmeyi bırakıp onunla konuşmaya karar verdim. Telefonumu elime aldın ve Meleğimi aradım. Telefon çalarken yataktan kalmıştım ve heyecanla odamı arşınlıyordum. Meleğim telefonu açınca gülümsedim. "Merhaba Dean. Günaydın." Sesimi toparlamaya çalışarak "Cas? Günaydın. Ben..." dedim ve duraksadım. Sana ölüp ölüp bittiğimi söylemek için aramıştım mı diyecektim? "Boş ver. Nasılsın?"Bu daha mantıklıydı. "İyiyim. Çok güzel bir rüya gördüm."
Titrekçe nefesimi verdim. Meleğim ben de çok güzel bir rüya gördüm ya. Kokuda kaybolup dudaklarından içiyordum. Odamın içinde dolanmaya başlayarak konuştum. "Evet, rüya. Cas ben aslında şey için aradım..." Bir dakika. Gözüm masamın üzerindeki boşluğa takıldı. Kimya kitabım masamda değildi. O zaman... dün gece... gerçek miydi? Sakin kalmaya çalışarak "Kimya kitabımı gördün mü?" dedim. Lütfen evet de. Lütfen evet de. Lütfen lütfen.
Cevap versene be adam. Heyecanıma yenik düşerek "Cas?" dedim. Cas kendine gelerek "Dean! Özür dilerim ben dalmışım." dedi. "Bu arada, evet, kitap bende." Kitap onda. KİTAP ONDA!
"Bu demek oluyor ki..." diye başlattığım cümleyi tamamladı meleğim. "Dün gece gerçekti." Bir süre ikimiz de sessizce bekledik. En nihayetinde sessizliği sonlandırmam gerektiğini anladım. Artık meleğimle buluşmalıydım. Ona sarılmalıydım. Bugün kaldığımız yerden devam etmeliydik. "Uhm, bugün buluşmak ve bir şeyler yapmak ister misin? Konuşuruz falan." Sadece konuşacağız tabi ki de, kesinlikle o dudaklara yapışmayacağım.
"Olur. Ama ben bugün ailemle kiliseye gideceğim ve işim ancak öğlenden sonraya biter. O zamana kadar bekleyebilir misin?" Kesinlikle hayır, seni yine öpmek istiyorum. "Beklerim sorun değil. Hangi kiliseye gideceksiniz? İstersen çıkışta seni alayım." Keşke düşüncelerimle söylediklerim uyuşsaydı.
"Olur. St. Veronica Kilisesi'nde olacağız. İşim sanırım üç gibi biter." dedi meleğim. Ben de "Tamam. O zaman. Üç gibi orada olurum." dedim. Umarım o zamana kadar sensizliğe dayanabilirim Cas.
Telefonu kapatıp kendimi yatağıma attım. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp güldüm. Kesinlikle bir rüyada gibiydim. Her şey o kadar mükemmel gidiyordu ki. Öyle kalmasını da sağlayacaktım. İkimizin de yaşadıklarını bize rüya zannettirecek kadar güzel tutacaktım.
Doğruldum ve hızla odamdan çıktım. Mutfağa girdim Sammy'ye kahvaltı hazırlamak için ama Sammy zaten her şeyi hazırlamıştı. Kardeşim gülümseyerek bana baktı ve "Günaydın aşık çocuk. Aç mısın?" dedi. Gözlerimi devirdim ve "Deli gibi açım." dedim. Sam başını salladı ve yaptığı pastırmaları masaya koydu.
Bir dakika. Bu çocuk bu sabah neden bu kadar sevecen ve sakin davranıyordu? Dün gece beni Cas'le birlikte görmüştü, imalar yapmalıydı. Gözlerimi kıstım ve "Ne oldu?" dedim. Sam yerine oturup tabağına baktı ve "Bugünarkadaşımlabuluşsamsorunolurmu?" dedi hızla. Kaşlarımı çattım. Ne dedi lan şimdi bu? "Bir daha söyle."
"Bugün, arkadaşınla buluşsam sorun olur mu?" dedi. Gülümsedim. "Şu Charlie konusunda yardım eden arkadaşın mı?" Sam başını salladı. "Bugün ailesiyle kiliseye gidecekmiş. İşi dört gibi bitecek. Biz de buluşacağız. Olur mu?" İmalı bir şekilde ona baktım ve "Tamam, onunla buluştuğunda bana haber ver yeter. Benim de bugün saat üçte bir işim var." dedim. Sam bunun üzerine "Castiel ile kimya mı çalışacaksınız?" dedi.
Yaptığım sanki çok normalmiş gibi bir dilim salatalığı aldım ve kaşığıma koydum. Masada neden kaşık varsa? Kaşığımı mancınık gibi kullanarak dilimi Sam'e fırlattım. Ama be yazık ki işler umduğum gibi gitmemiş ve salatalık Sam'in saçına gelmişti. Korkuyla yutkundum. Lütfen beni öldürme Sammy, daha Cas'e kavuşamadım.
Sam gözlerini kapattı ve dişlerinin arasından "Kaç, kaç yoksa İmpala'nın üzerine reçel dökerim." dedi. Sandalyeyi devirerek kalktım ve odama koştum. Hala açtım ama bebeğimi korumam lazımdı. Neticede bugün ikimiz de mükemmel olmalıydık.
***
Saat üçe geliyordu. Aynada son kez kendime baktıktan sonra yeterince yakışıklı olduğuma kanaat getirip evden çıktım. Islık çala çala bebeğime bindim ve gülümseyerek direksiyonu okşadım. "Hadi bebeğim. Meleğimi almaya gidelim."
Cas'in verdiği adrese doğru sürdüm. Kiliseye vardığımda gördüğüm şeyle tek kaşımı kaldırdım. Ne si*im oluyordu burada? Hayırdır Cas beni düğününe mi çağırdın? Ayrıca bu kız neden her an benim meleğimin yanında bitiyor öğrenebilir miyim? Ne zaman başımı çevirsem burda kız ya.
Meg konuşmaya başlayınca kornaya bastım ve arabadan indim. Burnumdan soluyordum. Bu kıza Cas'in kim olduğunu göstermenin vakti gelmişti. Cas'in yanına varınca elimi ensesine attım ve o güzel dudaklarına yapıştım. Cas şaşırsa bile bozuntuya vermeden karşılık verdi. Bir süre sonra Cas kendini benden ayırdı ve gülümseyerek bana baktı.
"Dean? Beklediğimden erken geldin." dedi. Elimi omzuna indirdim ve gülümseyerek ona baktım, ne kadar şapşal bir şeysin sen ya. "Biliyorum. Ama baktım özlemine daha fazla dayanamayacağım, ben de biraz erken geldim. Kötü mü yaptım yoksa sevgilim?"
Cas gülümseyerek önce gözlerime sonra da dudaklarıma baktı. Alt dudağını yalayıp, yapma böyle şeyler zalımın oğlu, "Hayır. Güzel yapmışsın. Ben de beni buradan kurtarmanı diliyordum." dedi. Yüzümdeki zafer gülümsememle Meg'e baktım ve onu yeni fark etmişim gibi "Ah Meg! Sen de mi buradaydın? Özür dilerim fark etmemişim. Sevgilimi alsam sorun olmaz umarım. Bir şey konuşuyordunuz ama..." dedi.
O sırda Cas belimdeki elini indirerek tamamen Meg'e döndü ve "Evet, Meg. Sen bir şey anlatıyordun yarım kaldı. Özür dilerim. Dinliyorum seni." dedi. Tamam, sakın aslanım. Çocuk kibar olmaya çalışıyor sadece. Meg kolunu kaşıdı ve "Sorun değil, sonra da konuşabiliriz. Siz gidin. A-Ağabeyine ben haber veririm." dedi. Gözleri mi ıslanıyordu onun? Cas endişeyle Meg'e bakarak "Meg iyi misin sen?" dedi. Meg gülümseyip başını salladı ve "Evet, çok iyiyim. Hadi siz gidin." dedi.
Cas'in elinden tuttum ve bebeğime doğru sürükledim. Cas bana yetişmeye çalışıyordu. Arabaya bindiğimizde sinirle kapıyı kapattım. Cas başını yana eğip bana baktı. "Dean, iyi misin?" Burnumdan soluyarak ona baktım ve "O kızla o kadar yakın olmak zorunda mısın?" dedi. Cas de benimkine yakın bir tonda "O kız dediğin kişi benim arkadaşım Dean! Hatta burdaki tek arkadaşım." dedi. Haklıydı. Ama be bileyim, o kız benim meleğime çok farklı bakıyordu. Başımı salladım. "Tamam, özür dilerim ben sadece... seni biriyle paylaşmayı göze alamıyorum. Sen benimsin."
Castiel gülümsedi. Bu cevap onun da sinirini götürmüş gibiydi. Yola bakarak "Eee? Beni nereye götürüyorsun?" dedi. Gülümsedim. "Hayatını değiştirmek üzereyim."
'Ello!
Öncelikle bu bölümü ben hiç sevmedim. Sadece haftası geldi diye atıyorum. Öbür bölüm daha güzel olacak bence çünkü yavaş yavaş olaylara girmeye başlıyoruz!
Not : 9.30'da sınava gireceğim. Bana şans dileyin. Ha bu aada evet sınırlar kaldırıldı.
Sizi seviyorum. Dört gün sonra görüşürüz. İsteyenler buradan I'm Your Son'a ya da One Shots'a uçabilir. ✌🏻🏳️🌈

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatyam
FanfictionPapatya gibiydi kalbi, Bir sevdi... Bir sevmedi... High School AU ******* 221118 / 170719✌🏻🏳️🌈 ******* TAMAMLANDI.