"11

894 78 5
                                    

Sonra elini koluma koyup devam etti.
"Sana dokunduğunda dünyalar senin olmalı." dedi ve gülümsedi. Zaten öyleydi. Şu anda da öyleydi. Anlattığı her şeyin birebir uyuşması da tesadüf olamazdı herhalde. Aşık mıydım ben şimdi? Peki şimdi ne yapacaktım?
"Eğer 1 hafta sonunda ona aşık çıkarsam, ne yapacağım?" dedim.
"Bunu 1 hafta sonra konuşabiliriz ama Lucas ile Dustin'in duymasını istemiyorsan bunu geç vakitte yapmalıyız. 1 hafta sonra aynı gün yine bize geliriz. Dustin ve Lucas gittikten sonra konuşuruz olur mu?" dedi.
"Tamam," dedim. "Teşekkür ederim Mike."
"Önemli değil." deyip gülümsedi ve yanaklarımız kızardığını hissederken ikimizde ayağa kalktık. Şimdi ne yapacağımızı bilmiyorduk. Üstelik annem daha çağırmamıştı. Aslında bu Mike'ın hoşuna gidiyordu çünkü evde yalnız kalmaktan sıkılırdı o. Hep öyleydi.
"Şimdi ne yapmak isterin Will?" dedi.
"Bilmem, sen ne istiyorsan onu yapalım." dedim.
"Peki, o zaman sana odamı göstereyim. Ne dersin?"
"Tamam."
Birlikte odasına çıktık. Üst kattaydı. Kapıdan içeri girer girmez şaşırmıştım çünkü eski evindeki düzeni ile aynıydı odası. Sadece yatağı büyüktü, haliyle.
"Şey üzgünüm, biraz dağınığım bu aralar. Kusura bakma." dedi.
"Önemi yok, ben de bazen böyle oluyorum." dedim. Odasında hiç koltuk yoktu. Sevmezdi zaten. Hemen yatağının üstünü topladı.
"Şey, odamda koltuk bulundurmayı sevmem. Buraya oturabilirsin." dedi ve oturdum. Odadaki eşyalarını dikkatle incelemeye koyulmuştum.
"İlgini çeken bir şey var mı?" diye sordu.
"Evet, sen." diyemedim tabiki. "Hayır, yani odan gerçekten çok iyi. Baya eşyan olsa da odaya ayrı bir hava katıyor." dedim. "Benim odam genelde boş durur. Eve gidince hemen eşyalarımı dağıtmam gerek. Böyle daha güzel." dedim ve ikimizde güldük. Eşyaları toplamayı bitirince yanıma oturdu. Yine birbirimize yakındık.
"Will?" dedi gözlerimin içine bakıp. "Bana güveniyor musun?"
"Evet." dedim ama kalbim küt küt çarpmaya başlamıştı yeniden.
"O zaman bana şunu söyler misin, ilk arkadaşının ismi neydi?" Bana biraz daha yakınlaşmıştı. Yutkundum ve korkuyordum.
"Onun ismi-" dedim ve sözüm yarıda kesildi çünkü eve biri gelmişti. Bu Mike'ın ablası Nancy'di. Nancy hızlıca merdivenleri çıktı ve odaya daldı.
"Mike! Sen ne ha-" dedi ve beni görünce donup kaldı. Mike hızla ayağa kalktı.
"Ne oldu Nancy? Önemli bir şey mi var?" dedi. Ben Mike'ın beni göremeyeceği bir mesafedeydim ve Nancy'ye elimle sus işareti yaptım.
"Bir şey yok sadece ııı.. şu kitabına acil ihtiyacım var sana sonra veririm, hoşçakal." deyip bir kitabı aldı ve sözleri ağzında yuvarlayıp hemen çıktı.
"Bazen onu hiç anlayamıyorum." dedi bana dönüp. Konuyu hemen değiştirmeliydim.
"Ben de abimi bazen anlamam ama bana hep yardımcı olur." dedim.
"Bir abin mi var? Ne güzel, sürekli onunla vakit geçiriyor olmalısın." dedi.
"Evet, bana hem iyi bir arkadaş oluyor hem de iyi bir kardeş." dedi.
"Sevgilisi var mı peki?" diye sordu.
"Hayır." dedim.
"Ne güzel. Nancy'nin var ve gerçekten sinir bozucu bir tip. Steve diye bir çocukmuş. Biraz kabadayı." dedi.
"Mutlu olabiliyorlarsa güzel." dedim ve gülümsedim. Biraz sonra Karen teyze geldi ve gitmem gerektiğini söyledi.
"Will, seni buraya kadar bisikletle getirdim. Seni ben bırakırım." dedi Mike.
"Gerek yok ben kendim giderim." desemde ısrar etti ve kıramadım. Bisiklete yine o önde ben arkada binmiştik ve binince hemen kolumu tutup beline doladı. Ona sarılıyormuş gibi sırtına yapışmıştım. Sonra kafamı sakince kaldırdım.
"Düşmeni istemem. Önümüzde çok tümsek var." dedi ve kafasını çevirip sağ omunun üstünden bana bakınca yine burun buruna geldik. Bir kaç saniye sonra kafasına önüne çevirirken gülümsüyordu. Çok garipti bu "aşk" denilen şey. İki insanı birbirine bağlıyordu ama ikisi bunu birbirlerine söyleyemeden ayrılırlarsa bu "aşk"ın ne anlamı kalırdı ki? Çok geç olmadan söylenmeliydi. Yalnızca ben, yalnız ben söyleyemezdim. Bu dünyada sevdiğine son ana kadar bir tek ben söyleyemeyecektim. Bir tek ben yapamazdım bunu.
Evime varmadan bir sokak ötede durdurdum onu. O parkı ya da evimizi görürse bir şeyler hatırlayabilirdi.
"Teşekkür ederim Mike." dedim.
"Önemli değil." dedi.

beni bulduğun zaman ⇢ bylerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin