"65

563 57 23
                                    

İlk defa araya bir yerde giriyorum ama bu bölümü lütfen "Haydar Yılmaz-İntihaşk" dinlerken okuyun. Çok önceden bu bölümü yazarken bu şarkıyı dinleyeceğim demiştim veeee dinlerken yazdım. Benden size tavsiyee. İnş final bölümüne de önericem lsjxoejd bakalım. Haydi iyi okumalar.
~
Düşündüğüm gibi olmuştu. Benim için endişeleniyordu ve Mia'yı ekmek istiyordu ama Mia sürekli onunla gelmesini istiyordu. Okul çıkışına gelmiştik ve benim kalbim dayanmayacak gibiydi. Abim biraz daha okuldaydı, belki de onun yanına giderdim.
"Hadi Mike, lütfen."
"Tamam Mia ama sadece 5 dakika."
"Tamam, söz." Mia Mike'ın koluna girmişti ve arkasını dönüp saçını savururken 'O benim.' bakışı attı. Gidiyorlardı ve ben daha fazla dayanamayacaktım. Birkaç dakika sonra okula girdim, karşımdaki o uzun koridor bomboştu. Yürümeye başladığımda karşımdan bir çocuk topluluğu geliyordu. Bunlar Troy ve lanet çetesiydi. Giderken Troy kolumu tuttu.
"Hey Byers, nereye gidiyorsun böyle?" Gülüşmeye başladılar.
"Bu seni hiç alakadar etmez Troy, bırak kolumu."
"Düzgün konuş. Yoksa küçük gay sevgilini geri alamazsın. Hoş, o artık Mia'nın ama ben yine de uyarayım dedim." Daha çok kahkaha attılar.
"Ne saçmalıyorsun sen?" İyi değildim. Gerçekten gidip orada hiçbir şey olmadığını görmeye ihtiyacım vardı.
"Bana inanmıyorsan git kendin gör." Kolumu bıraktı.
"Haydi gidelim." dedi. Kuzeni kılıklı... bir adım atacak gücü bulduğumda duvara yaslanmam gerekiyordu. Ayaklarımın yere yapışık olmadığı aklıma geldiğinde koşmaya başladım. Kapıya gittim ve tutundum. Döndüğümde.. döndüğümde...
İki gözümden de yaşlar boşanıyordu ve ne ayaklarım ne de ellerim tutuyordu. Onu öpüyordu. Elleri onun belinde, onu öpüyordu..
"M-mike.." dedim fısıltıyla. İçimdeki çığlıkları dışa vurabilseydim keşke, olmadı. Yapamıyordum, nefes dahi alamıyordum. Yere düşmemek için kendimi zor tutmuştum ama işe yaramamıştı. Duvara sırtımı verdim ve ağlayarak yere çöktüm.
"Sen, nasıl.." O kadar kötüydüm ki, gücüm yoktu. Ağlıyordum ama sadece buydu, nefesimin tıkanmaması için dualar ediyordum. Hayır, yaşayamayacak duruma gelebirdim ve bu burada olmamalıydı. Tutunacak herhangi bir yer buldum ama hala ağlıyordum. Kalktım, nefes almamın bir önemi yok gibiydi artık. Nasıl da ellerimin arasından kayıp gitmişti... kapıyı buğulu gözlerimin arasından seçtiğimde var olan son gücümü de dışarı çıkıp abimin yanına gitmek için harcamıştım. Yanına giderken bağırmaya çalışsam da işe yaramıyordu.
"Jo-nat-han..." sesim zar zor çıkıyordu ve düzgün düşünemiyordum. Gidip kolunu tuttum, belki de yere düşüyordum.
"Will! Aman Tanrım neler oluyor?"
"Jonathan." Belki de bu söyleyebildiğim son cümleden önceki son kelimeydi. Arkadaşları oradaydı.
"Bir şeyler yanlış Jonathan, bir şeyler çok yanlış." Ruhumun bedenimden ayrıldığını ve ayaklarımı hissedemedikten sonra abim beni kucağına almıştı ve eve kadar arkadaşının arabasıyla dönmüştük. Eve geldikten sonra annem panik içinde abime bağırmış olmalıydı ki gözlerimi en son araladığımda abim ayakta hararetli bir şekilde anneme neler olduğunu anlatmaya uğraşıyordu.
"Ve, ve sonra alıp eve getirdim anne." dedikten sonra bana döndü. "Will." deyip yanıma geldi. Bunu duyan annem arkasını dönüp bana bakınca daha yüksek bir sesle söyledi.
"Will! Tanrım sana ne oldu böyle?" Her şeyi birkaç dakika hatırlamamıştım ama tüm hatıralar teker teker gözümün önüne geldiğinde sol gözümden yeniden bir yaş aktı. Silerken doğruldum. Yüzümü kapatıp ağlamaya başladığımda ikisi iki yanıma oturdu.
"Tatlım lütfen anlat, lütfen." Öyle bir ses tonu vardı ki annemin, ikisinin de yüreği parçalanıyor gibiydi. Ağlamamalıydım. İnsanlara zarar veriyordum. Bazı şeyleri kendi içimde yaşıyor olsam bile insanlara en çok zararı ben veriyordum. Kafamı kaldırıp anneme baktım.
"Anne, neden mutlu olmak bu kadar zor?" Annem ağlamaya başlayınca bana sarıldı. Abimin bile gözleri dolmuştu ki onu hayatımda üçüncü ya da dördüncü kez ağlarken görüyordum. Kolay kolay ağlamazdı o. Gözyaşlarımı sildi annem.
"Bana neler olduğunu anlatabilecek misin?"
"Şimdi değil anne." Yüzüm kıpkırmızıydı ve hala gözyaşlarımı silmeye uğraşıyordum. Ayağa zorla da olsa kalktım.
"Odana gitmeni istemiyorum William." dedi annem. Şaşkınlıkla ona döndüm.
"Üzüleceksek, hep beraber üzüleceğiz." Ağlarken bir yandan da güldüm.
"Siz olmasaydınız..." ikisine de sarıldım. Annemin verdiği cesaret ile oturup her şeyi anlatmaya başladım.

beni bulduğun zaman ⇢ bylerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin