"Max seni arıyordu. Bulabildi mi bari?" dedi.
"Evet buldu. Zaten o bizi buraya yolladı. Gelirken Jane'i de gördük." dedi Lucas. Jane de kimdi?
"Dustin Jane ile nasıl gidiyor bu arada?" dedi. Onun sevgilisi olmalıydı Jane.
"İyi. Önemli bir şey yok" dedi. Sonra Dustin bana döndü.
"Senin sevgilin var mı Will?" dedi.
"Hayır, hiç olmadı." dedim.
"Mike, Will'in de senin gibi hiç sevgilisi olmamış. Hemen ikinize iki kişi ayarlıyoruz." dedi ve hep beraber güldük. Sonra teneffüs zili çaldı ve sınıflara dağıldık. Lucas ile Dustin aynı sınıftalardı. Jane ile Max de öyle. Mike ile aynı sınıfta olmaktan çok memnundum. Arada dalıp gitsem de onun fark etmemesi iyi oluyordu. Hiç sevgilisi olmamıştı. Nedense bu haber beni neşelendirmişti. Ama neden sevinmiştim ki? Neden böyleydim? O sadece benim arkadaşımdı. Değil miydi? Öyleydi. Öyle olmak zorundaydı. Farklı şeyler hissetmek çok saçma olurdu. Hele ki böyle bir durumda böyle hisler ortaya çıkmış olamazdı, olmamalıydı.
O akşam okul çıkışı hemen eve koşup olan biteni anlattım anneme. Annem şaşkınlıkla dinledikten sonra konuşmaya başladı.
"Gidebilirsin ama önce Karen'la bir konuşayım da karşısında seni görünce garip davranmasın." dedi.
"Tamam anne. Üstümü değiştireceğim, hızlı ol. Beni bekliyorlar." dedim ve odama çıktım. Çekmecemin üzerindeki kaleme ilişti yine gözüm. Hala saklıyor olmam onu ne kadar çok sevdiğimin kanıtıydı. Sevdiğimin... seviyor muydum onu? Evet tabiki seviyordum, o benim en yakın arkadaşımdı. Bu düşünceler kafamdan uçup giderken hemen üstümü değiştirdim ve aşağı indim. Annem konuşmayı bitirir bitirmez evden fırladım. Karen teyze ile ilk defa tanışıyormuşuz gibi yapacaktık. Umarım zor olmazdı. Okulun önünde beni bekleyen Mike, Lucas ve Dustin'in yanına gittiğimde üçününde bisikleti vardı ama benimki evde kalmıştı.
"Hey Will şimdilik benim arkama otur. Bir sonraki gün getirirsin." dedi Mike. Sadece kafamı sallayabilmiştim. Oturdum ve tutunacak bir yer bulamadım.
"Ellerini belime koymak zorundasın." dedi Mike. "Tutunacak yer yok, üzgünüm." Kalbim küt küt atmaya başlamıştı.
"S-sorun değil." dedim ve ellerimi yavaşça belinde birleştirdim. Bisiklet sadece onun binebileceğinden çok azcık daha büyük olduğundan bana pek yer kalmıyordu. Bu yüzden Mike'a iyice yaklaşmak zorunda kalmıştım. O kadar yakındım ki kalbimin o hızlı atışını hissedeceğinden korkuyordum. Bu normal miydi? Yani bu kadar hızlı atması? Bisikletten korkmazdım ki, yani düşmekten. O zaman neydi şimdi bu? Sakladığım şey yüzünden olmalıydı, ya da Karen teyze ile yapacağım "ilk" muhabbet yüzündendi. Bunları düşünürken tümseğe gelmiş olmalıydık ki arkada oturduğumdan ve biraz olsun Mike'ın belini bıraktığımdan düşecektim.
"Will, daha sıkı tutun. Sorun yok." dedi. Fakat benim yüreğim bunu nasıl kaldıracaktı bilmiyordum. Ben yapmayınca kendi eliyle kolumu beline sımsıkı doladı. Kalbimi yerinde hissetmiyordum artık. Yerinden çıkacak gibi atıyordu. Onu hissetmemesi için dua ediyordum.
Sonunda evlerine geldiğimizde onların da evlerinin bizimki gibi olduğunu fark etmiştim.
"Çok güzel." dedim ve tam o sırada küçükken onun bizim ev için de aynı şeyi söylediğini anımsayıp gülümsedim.
"Teşekkürler. Hadi içeri geçelim. Seni annemle de tanıştırayım." dedi Mike ve ben sakin olmaya çalışıyordum. İçeri girdik ve Karen teyze geldi. Beni gördü fakat tavrını hiç değiştirmedi.
"Anne bu yeni arkadaşımız Will." dedi ve beni gösterdi.
"Merhaba, memnun oldum." dedim. Karen teyze de aynı şeyi söyledi ve yüzümü asmamaya çalışırken Mike konuştu.
"Çocuklar siz oturun ben bodrumu düzenliyip geliyim. Halini bilirsiniz." dedi bize. Lucas Mike'ın arkasından seslendi.
"Hey dostum Dustin ile iki dakika odana çıkabilir miyiz? Bir şey almalıyız."
"Çıkın!" diye bağırdı uzaktan. Onlar da gittikten sonra artık yalnızca Karen teyzeyle ikimiz kalmıştık ve onu soru yağmuruna tutmaya hazırdım.
"Nasıl oldu?" dedim. "Yani kaza, beni hatırlamaması falan."
"Otur Will." dedi ve hemen anlatmaya koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beni bulduğun zaman ⇢ byler
Fiksi Penggemar{tamamlandı} • Mike.. deliler gibi aşık olduğum o insan. - "Günlerden cuma... bugün Mike'a aşkımı itiraf edeceğim." Sabah sabah aynanın karşısında kendimi süzüyordum. Akşama kadar dayanmak, bilemiyordum. Hala hayal gibiydi, bu zamanın hiç gelmeyeceğ...