•BP• 2

6.1K 186 9
                                    

Sabaha karşı dışarı çıktığımda yürümeye başladım. Kollarımı bedenime sararak öylece boş boş yürüdüm. Evde kalmak istemiyordum. Ömer'i hatırlatan hiçbir şeye bakmak istemiyordum. Cebimden sigara paketini çıkarak bir tane çektim içinden. Hava daha aydınlanmamıştı eğer vaktinde gidersem beni ilk götürdüğü deniz kenarında güneşin doğuşunu izleyecektim. Güneşin doğuşunu izlemeyi severdim. Bana Ömer'i anımsatıyor. Karanlık bir gecenin ardından doğan güneşti, benim karanlık geceme de Ömer doğmuştu. Günümü aydınlatmıştı. Yeniden nefes almamı sağlamıştı. Yaşadığımı hissettirmişti.

Mucizelere inandırmıştı.

Adımlarımı hızlandırdım. Bir an önce oraya varmak istiyordum.

Soluk soluğa deniz kenarında ki banka geldiğimde zaferle gülümsedim. Tam zamanında gelmiştim. Burada ki bankta kimse oturmuyordu, çok göz önünde olan bir yer değildi. Oturarak, saçlarımı geriye attım. Yeni bir sigara yakarak banka yaslandım.

Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başladığında yutkundum. Buraya sensiz gelmek canımı acıtıyor Ömer. Sahil boyu sensin yürümek canımı yakıyor.

Martıların uçuşunu izledim, yavaş yavaş doğan güneşe baktım ve birkaç tane daha sigara içerek kalktım. Bugün de gelmemiştin. Bugün de karşılaşmamıştık.

Sahilde yürümeye başladım. Kulaklığımı çıkartarak sensiz dinlediğim müziği açtım. Diğer insanların aksine daha yavaş yürüyordum. Müzik dış dünyadan bağlantıyı kopartabiliyordu ama ya iç dünyam ne olacaktı? Onu kim susturacaktı?

Kimse.

Yine kendi yaralarımı kendim sarmak zorundaydım. Yine en başa dönmek zorundaydım.

Benim gidebileceğim bir evim bile yoktu. Her şekilde Ömer'e bağlı yaşıyordum. Onun evinde kalıyordum, onun ayarladığı hocalardan ders alıyordum, onun parasıyla yaşıyordum. Bunu düşünmek beni rahatsız ediyordu ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Benim artık ailem yoktu. Şenay hayatını kurtarmıştı.

Derin bir nefes alıp olduğum yerde durdum.

Sesini, kokusunu, gülüşünü, sarılışını, öpüşünü her şeyini özlemiştim. Bana kendisini alıştırmıştı. Gözleri görmeyen birine göz bağışlamıştı, bacakları olmayan birine bacak vermişti, gülmesini bilmeyene gülüş vermişti. Görmüş, koşmuş ve gülmüştüm. Sonra aniden her şey bitti, hevesini aldıysan senden bütün bunları geri alıyorum der gibi hepsini tek tek benden almıştı. Yeniden kör kalmış, yeniden yürüyememiş yeniden mutsuz olmuştum.

Ben ondan çok şey istememiştim ki. Yanımda kalabilirdi. İstediği her kızla olabilir, onlarla vakit geçirebilirdi. Önemli değildi artık. Benim sadece onun varlığına ihtiyacım vardı. Geri dönmesini bekliyordum ama istediği gibi davranabilirdi. Yeter ki gitmesin. Yeter ki onsuz kalmayayım.

Eve geri döndüğüm de Pınar kahvaltı hazırlamıştı. Ona umursamaz bir bakış atarak yukarı çıktım.

"İrem hemen buraya gelip bir şeyler ye, günlerdir ağzına tek bir lokma girmedi," diye bağırdı ama onu dinlemeden yukarı çıkmaya devam ettim. "İrem sana diyorum."

Odaya girdiğim de her şey aynı kalmıştı. Dolabı açarak her gün yaptığım rutini gerçekleştirdim. Tek tek eşyalarına dokundum, onları kokladım, sanki buradaymış gibi bir şeyler söyledim. Raflardan bir tane tişörtü çekerek üzerime geçirdim. Onun gibi kokmak istiyordum.

Yatağa geçerek sağa dönük yattım. Sol tarafımda o varmış gibi, onun yerine hiçbir zaman geçmeden yatardım. Çünkü sol tarafta yatmayı seviyordu. Gözlerimi kapatarak onun yanımda yattığını hayal ettim. Bir damla yaş gözümden süzülerek aşağıya indiğin de burnumu çektim.

"İrem bir şeyler yemelisin," kapı aniden açıldığında gözlerimi de açmıştım.

"Yemek istemiyorum Pınar. Ben çocuk değilim, beni yönetmene gerek yok. Kendi kararlarımı kendim verebilirim."

"Çocuk gibi davranıyorsun," dediğinde yerimde doğruldum.

"Ben mi çocuğum? Ben? Ömer gitti Pınar. Gitti. Bıraktı beni."

"Tamam, gidebilir ama bu başka birinin gelmeyeceği anlamına gelmiyor değil mi güzelim?" dediğinde kan beynime sıçradı.

"Bana güzelim deme! Bana sadece Ömer güzelim derdi. Ben onu istiyorum! Onu. Neden anlamak istemiyorsun Pınar, ben onu seviyorum," yatakta doğrulmuş elime geçen her şeyi fırlatmaya başladım. "Rahat bırakın beni! Def olun bizim evimizden! Gidin!"

"İrem iyi değilsin!"

"Sana ne Pınar, sana ne." Ağlamaya başlayarak saçlarımı çekiştirdim ve tırnaklarımı boğazıma batırdım. "Gidin buradan!" Sinir krizi geçirdiğimi fark ettim ama tırnaklarım çoktan boğazıma batmıştı. Pınar koşarak yanıma geldi, daha sonra odaya Buğra girdi.

"Gidin buradan!"


Buz Parçaları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin