•BP• 12

3.9K 130 7
                                    

"Senin gidişin bende kapanmayan yaralara yol açtı."

Keskin bir ağrı. Kurumuş bir boğaz. Yorgun bir beden. Aydınlık odada gözlerimi araladığımda elimin sarılı olduğunu fark ettim ve dün gece Ömer'in burada olduğunu hatırladığım da hızla yerimden fırladım ve çıplak ayaklarla aşağıya koştum. Kolumu ya da bacağımı oraya buraya çarparak aşağıya indim.

"Ömer?" her bir odaya girip çıkmaya başladığım da burada olmadığını idrak ettiğimde hayal kırıklığıyla etrafa baktım, bir not dahi bırakmamış mıydı şimdi bana?

Dün buradaydı!

Yanımdaydı!

Başıma minik bir öpücük kondurmuştu, yanağıma dokunmuştu. Onu hissetmiştim. O buradaydı. Çıldırmak üzereyim galiba, bana dokunmuş muydu?

İç sesim: "ama sen dün sarhoştun," dediğinde içime bir acı çöktü birden. Sarhoştum ama... ama onu hissetmiştim. Bir rüya olabilir.

Saçlarımı geriye atarak düşündüm. O zaman elimi kim sarmıştı? Belki de eve gelen Oğuz'du ve beni odaya taşıyan, elimi saran da o olabilirdi.

Hayır ya!

Ömer bir hayal değildi ya da onu kafam da canlandırmadım. O burdaydı işte. Üzerimde Ömer'in tişörtlerinden birini görünce gülümsedim, beni o giydirmiş olmalıydı.

Yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldığında mutfağa doğru ilerledim. Burada olduğunu bilmek bile beni mutlu etmeye yetiyordu. Hala beni düşündüğünü zannedip sevindim. Telefonum çaldığında evde sesin geldiği yöne doğru koşarak telefonumu aramaya başladım. En son nereye koymuştum ya?

Bulduğum an direk kulağıma götürdüm. Heyecanla, "Ömer?" diye bağırdım.

"İrem benim, Pınar."

Pınar'ın sesini duyduğumda yüzümü buruşturdum. Hadi ama Pınar'ı beklemiyordum. "Efendim?" sesimi düz tutmaya çalışıyordum.

"İrem yapma artık, Ömer gitti. Gitti!" kulağım da sesi çınladığın da homurdandım. Bunun için mi beni aramıştı? Azarlanmak hoşuma gitmiyordu. Bir de son zamanlar da sürekli Ömer konusu açılıyordu ve her defasında Pınar'la kavga ediyordum.

"Ne için aramıştın?" Konuyu değiştirmeye çalıştım ama Pınar izin vermiyordu. "Unut artık o pis herifi! Üzme kendini, hayatını nasıl kısıtladığının farkında mısın? Çık dışarı, gez, eğlen, bu ne ya!"

Telefonda bir süre durduktan sonra cevap vermeden kapattım. Birkaç dakika sonra beni tekrar aradığın da telefonumu tamamen kapattım. Şu an bana yaptığı iyilik falan değildi. Hayatıma müdahale etmekti.

Ömer sandığım için de kendime kızgındım. Dün de buraya gelen o değildi. Bu benim kurduğum bir hayal ürünüydü. Kendimi koltuğa attığım da başımı ovdum. İçkiyi fazla kaçırmıştım.

Ömer büyülü gözlere sahipti, baktığı yerleri dondurabilirdi ama beni alev topuna çeviriyordu.

Hep bir umut vardı içimde, bana dönecek diye günlerce ondan mesaj bekledim. Günlerce arar da açamam diye uyumadım. Bekledim. Acizlik belki ama ne olursa olsun geri döndüğün de kaldığımız yerden devam etmeye ve her şeyi unutmaya hazırdım. Yeri geldi tek kelimesiyle beni sonsuz mutluluğa eriştirdi, yeri geldi tek kelimesiyle darmaduman etti.

Ben savaştım.

Ben bu savaş meydanında varımı yoğumu kaybettim.

O Ömer Vural'dı.

O benim hayallerimdi.

O artık geriye bakıldığın da burukça gülümsenen bir anı.

Ben hep Ömer'e sessiz kırılırdım. Bir şey belli etmezdim. Şimdiler de ise güçlü bir yıkım yaşıyorum ve gürültüsü her yerden duyuldu. Ömer'de farkında ama görmemezlikten geliyordu. Bana bunu yapmacağını söylemişti, beni bırakmayacağının sözünü vermişti.

Sen beni paramparça etmedin, sen beni tamamen yok ettin.

Hayatıma bir yıkım olarak devam ediyorum.

Geri dön Ömer.
Bu bir çağırış değil.
Bu yarım kalan bir kızın çığlığı.

Emek emek işlediğim sevgi, ilmek olarak boynuma takıldı ve sen infazımı gözünü kırpmadan, en önden izledin. Altımdan tabure kaydığın da gözlerin gözlerimi esir aldı ve can verişimi izledin. Yüzünde tek bir duygu kırıntısı yoktu.

Kıskıvrak yakalandım gözlerine, tutuklu kaldım kalbinde. Güvendim ben sana. Yıktın, geçtin. Sevdim ben seni.

Benim cehennemimin rengi maviydi.

Buz Parçaları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin