•BP• 35

2.5K 99 11
                                    

Y/N: Herkese merhaba!! Uzun zaman önce, hatta ne zaman katıldığımı hatırlamayacak kadar uzun bir zaman önce Watty 2016 yarışmasına katılmıştım ve kendimden bir başarı beklemediğim için unutmuştum ama bir mesaj aldım ve Gizli Cevherler kategorisine seçildiğimi söylüyordu. Bu inanamayacağım kadar çok güzel bir haberidi. Birinin zoruyla katılmıştım, okumuyor olsa da ona teşekkürlerimi iletiyorum.

Hastanenin otomatik kapısı açıldığında sürüklenircesine Ömer'in peşinden gidiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hastanenin otomatik kapısı açıldığında sürüklenircesine Ömer'in peşinden gidiyordum. Bahçeye çıktığımızda kolumu nihayet bıraktı. Bileğimi ovuşturdum. "Bütün gün seni aradım, neden cevap vermedin?" diye sinirle soludu.

"Telefonumun şarjı bittiği için yanıma alamadım."

"En azından bana haber verebilirdin." Bana hala sinirle bakıyordu. Dişlerimi sıkarak sinirlenmemeye çalıştım.

"Haber verecektim ama Pınar'la ilgilendiğim için bir an aklımdan çıkmış."

"O çocukla konuşmayı biliyordun ama," dediğinde ellerimi yumruk yaptım.

"Saçmalama Kıraç'tan en çok ben nefret ediyorum."

"Bilemem, baş başa oturuyordunuz," dediğinde bardağı taşıran son damla oldu.

"Düzgün konuş, anlamıyorsun galiba, daha fazla konuşmak istemiyorum," diyerek arkamı döndüm ama Ömer beni yeniden durdurdu ve kendine sertçe çevirdi.

"Konuşmamız daha bitmedi, ben git demeden gidemezsin," dedi.

"Bırak kolumu! Ben konuşmak istemiyorum," kolumu çekmeye çalıştım ama bırakmadı. "Bırak diyorum anlamıyor musun?" diye bağırdım. Etraftan birçok göz çoktan bize çevrilmişti. "Herkes bize bakıyor, bırak kolumu," diye mırıldandım dişlerimin arasında.

"İrem beni çıldırtma, gidemezsin oraya, istemiyorum," dediğinde gözlerimi devirdim.

"Saçmalama, Pınar benim en yakın arkadaşım ve onun yanında olmam gerekiyor."

Elimi sımsıkı kavrayarak beni tekrar sürüklemeye başladığında gözlerimi tekrar devirdim. Beni hep sürükleyerek bir yerlere götürüyordu. Hastaneye geri girdik ve yoğun bakım ünitesinin önüne geldiğimizde Kıraç olduğu yerde oturuyordu. Ömer ondan uzak bir yer seçerek beni yanına oturttuğunda elini omzuma attı. Gülümseyerek Ömer'e baktım. Keskin gözleri, Kıraç'ın üzerine sabitlenmişti ve dişlerini sıktığını fark ettim. "Ne oldu kıskandın mı beni?" diye kıkırdadım. Yerinde oynadığında yüzüne umursamaz bir yüz ifadesi aldı.

"Hayır, ne alaka?" dediğinde dudağımı ısırdım.

"Tabii kesin öyledir." Sesimde ki muzipliği her ne kadar gizlemeye çalışsam da başarılı olamamıştım. Bana sinirle döndüğünde gözleri ne kadar da sinirli olduğunu belli ediyordu. Kolumu tekrar sımsıkı kavrayıp sıktığında acıyla yüzümü buruşturdum.
"İrem Taşkın dikkat et, ben diğer erkeklere benzemem. Ben sevgimi çiçek böcekle göstermem, ben bir kızı kıskanmam. Düşündüğün romantik bir filmin romantik sahnesinde değiliz, gerçeğin ta kendisi bizim yaşantımız, seni kıskanmadım, sana sahip çıktım. Ben olmasam şu it herif yine sana zarar verebilirdi." Kolumu ittirdiğinde önüne dönüp keskin bakışlarını Kıraç'ın önünde sabitledi. O an öylece kalıp kıpırdayamadım. Ayağa kalkıp yavaşça dışarı çıkmak istedim ama ayaklarımda o gücü bulamadım. Öylece olduğum yerde durdum sadece.

Bir süre sadece oturduk ve Ömer kıpırdanarak ayağa kalktı. Ayaklarını esnetti, saçları dağılmıştı, her zaman ki gibi kirli sakalları vardı, siyah tişörtü, siyah ceketi ve siyah pantolonuyla uyum içindeydi. Bütün siyahlığını mavi gözleri bozuyordu.

"Kahve almaya gidiyorum istiyor musun?" diye sorma nezakatinde bulunduğunda başımı hayır dercesine salladım. Ellerini cebine sokarak hiçbir şey söylemeden öylece çekip gitti yanımdan.Arkama yaslanarak bacaklarımı uzattım. Yorgunluktan başıma bir ağrı girmişti ve şu an kahvenin ne kadar iyi gideceğini çok iyi biliyordum ama inadımdan hayır demiştim.

On dakika sonra Ömer geri döndüğünde elindeki dumanı tüten bardağı bana uzattı. Tereddüt ederek elinden alıp burnuma götürüp kokladım. İstemsizce beğeni mırıltısı çıktı dudaklarımdan.

"Gerek yoktu," diye mırıldandım. Ömer çoktan bardağın yarısını midesine indirmişti. Bir süre küçük küçük yudumlarla kahvemin keyfini çıkararak içtim. Ömer tekrar ayağa kalktığında cebinden malboro red paketini çıkardı.

"Sigara içmem gerekiyor, benimle dışarı geliyorsun."

Bana yeniden emir cümlesi kurduğunda birkaç saniye algılayamamıştım. Anlamsızca ona baktığımı fark edince yeniden, artık saymayı bırakmıştım koluma yapıştı ve sürüklemeye başladı. Dışarı
çıktığımız da hava daha da soğumuştu. Ellerimi bedenime sararak titredim. Ömer sigarasını yakarak içine uzunca çekti ve dumanı yavaşça bıraktı. Yeniden sigarayı dudakların götürdüğünde bu kadar hızlı sigara içmesi yine bir şeylere sinirlendiği anlamına geliyordu. Cebimi yolladığımda sadece çakmak bulabildim, sigaram yoktu.

"Bana bir tane sigara verir misin?" diye sorduğumda cebinden yıpranmış paketi çıkarıp bir tane uzattı. Sigarayı yakıp uzunca içime çektim ve duvara dayandım. Aramızda ki sessizlik her geçen saniye artıyordu ve bu can sıkıcı bir hale geliyordu. Sigarayı fırlatarak ayağımla ezdim.

Hastanenin kapısı gecenin sessizliğinde gürültüyle açıldığında Buğra hızlı adımlarla dışarı çıktı.

"İrem?" Bana doğru hızla geldiğinde duvardan çekildim ve birkaç adım Buğra'ya yürüdüm.

"Pınar yeniden ağlama krizine girdi ve sadece seni istiyor yanında," dediğinde arkadaşımı uzun süre yalnız bırakmanın vicdan azabını çekerek hızla hastaneye daldım. Birkaç hemşire Pınar'ı tutmaya çalışıyordu, oda dağınıktı.

"Pınar ne oldu burada?" diyerek odaya daldım.

"İrem! İrem korkuyorum!. Kollarıma yapışarak yere yığıldı. Ağlamaya, bağırmaya ve çırpınmaya başladığında korkuyla Pınar'a baktım. Soğukkanlı olmalıydım.

"Pınar yapma böyle," diyerek hemşirelerin yardımıyla ayağa kaldırdım.

"Annem ölürse diye çok korkuyorum İrem!" yeniden bağırmaya başladı. Buğra duvara yumruk attığında Ömer sessizce kenarda durmuş olan biteni izliyordu. "Annemin ölmesini istemiyorum!" Birkaç adım geriledim. "İrem senin gibi olmak istemiyorum!" Kaşlarım çatıldığında yanlış duyduğumu düşündüm. "Yetim kalmak istemiyorum senin gibi."

Gözlerim dolmaya başladığında hızla odadan çıktım ve nereye olduğunu bilmeden koşmaya başladım. Kulağım da sadece Pınar'ın sesi vardı.

"Senin gibi olmak istemiyorum."

Buz Parçaları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin