•BS• 57

2K 76 7
                                    

Yeniden gözlerimi açtığımda yatakta yatıyordum ve başım zonkluyordu. Ellerimle baskı yaparak ağrıyı hafifletmeye çalıştım. Doğrulduğum da garip bir şekilde her yerim sızlıyordu. Çevreme bakındığım da akşam olduğunu fark edebildim. Ömer yoktu. Kendimi zar zor yataktan atabildiğim de aşağıya indim. Buğra salonda oturmuş televizyon izliyordu. Saçlarımı karıştırarak yanına oturdum ve başımı omzuna yasladım.

"Sonunda uyandın uykucu fıstık," dediğinde kıkırdadım. Ses tonu bile beni güldürmeye yetiyordu.

"Son zamanlar da nadir böyle uzun uyuyorum," diyebildim. Boğazım yine feci şekilde kurumuştu.

"Sen hiç uyumuyorsun ki," dediğinde başımı belli belirsiz olabilir anlamında salladım.

"Ömer nerede?" diye sordum başımı kaldırırken.

"Ne oldu özledin mi yarini," dediğinde yeniden kıkırdadım.

"Evet, çok özledim yarimi. Nerede?" diye yeniden sordum.

"Bende bilmiyorum, işi varmış. Bilirsin 'klasik' Ömer," dediğinde klasiğe baskı yaparak söylemişti. Arkama yaslanarak bacaklarımı kendime çektim ve bende televizyon izlemeye başladım. Saçma sapan bir diziyi izliyorduk. "Seni başıma bakıcı olarak mı tuttu?" dediğimde yeniden kıkırdıyordum.

"Ne oldu beğenemedin mi beni?"

"Bir şikayetim yok ama daha yakışıklı, kaslı, güçlü bir erkek tercih ederdim bakıcı olarak," dediğimde Buğra bana dönerek gıdıklamaya başladı.

"Demek daha yakışıklı, güçlü ve kaslı erkek tercih ederdin ha?" her kelimesini vurguluyordu ve beni gıdıklamaya devam ediyordu. Kahkaha atarak kaçmaya çalışıyordum ama ellerimi sımsıkı kavramış, bacaklarıyla bacaklarımı kenetlemişti. Gözlerimden yaş gelmeye başladığı sırada bir öksürük sesiyle ikimizde anında durduk. Ömer tek kaşını kaldırmış bize bakıyordu. Buğra direkt ayağa kalkarak üzerini düzeltti.

"Bakıcılık sürem buraya kadarmış fıstık, şimdi kaçıyorum ben," diyerek göz kırptı. Bende dilimi çıkararak ona karşılık verdim ve yine muzipçe kıkırdıyordum. Ceketini savurduğu yerden alarak üzerine geçirdi. Ömer'in yanından geçerken bir şeyler fısıldaştılar ve sonra evden çıkıp gitti. Ömer yaslandığı girişten ayrılarak yanıma gelip oturdu.

"Demek yakışıklı bir bakıcı isterdin?" diye sorduğunda doğrudan televizyona kilitmişti gözlerini.

"O işin şakasıydı Ömer, Buğra'yı sinir etmeyi seviyorum," dediğim de bana döndü ve elimi sımsıkı kavrayıp sıktığında kaşlarım çatıldı.

"Şakası bile çirkindi!" dediğinde keskin bakışları beni esir almıştı. Dişlerini sıkıyordu. "Buğra'nın yanında kahkalara boğuluyorsun," dediğinde anlamsızca ona bakıyordum. Yerime sinmiştim. Eski neşemin yerini anlamsız bir sıkıntı kaplamıştı.

"Çünkü Buğra beni güldürüyor," dediğimde yanlış sularda yüzdüğümün farkına vardım.

"Ben seni güldüremiyor muyum?" diye sorduğunda bu konuşmanın nereye doğru gittiğini kavrayamadım.

"Yanlış bir şey yapmadım ben," kendimi savunmaya çalışarak geri çekilmek için yeltendim ama eli pençe gibi beni tutuyordu.

"Yanlış bir şey yaptın demedim?" dediğinde beni iyice köşeye sıkıştırmış gibi hissediyordum.

"İmada bulundun ama!" dediğimde sinirlenmeye başladığımı hissettim.

"İrem, ben sadece seni korumaya çalışıyorum," dediğinde anında yüzü gevşemiş ve yumuşamıştı. Şaşkın bakışlarla başımı salladım. Dudaklarıma minik bir öpücük kondurarak geri çekildi. Üzerinden ceketini çıkararak koltuğa attı. Ellerini birbirine sürterek, "ben şimdi sana yemek yapacağım, yardım etmek ister misin?" diye sorduğunda başımı usulca sallayarak ayağa kalktım, peşinden yürüyerek mutfağa girdim. Bedenimi tezgaha yaslayarak Ömer'in buzdolabına yönelişini, birkaç sebze çıkarışını, onları tek tek güzelce yıkayarak kesişini izledim. Bıçağı iyi kullanıyordu. Yemek yapmasını asla beceremiyordum. Buzdolabından tavuk çıkarttı.

"Bana öyle boş boş bakacak mısın?" diye sorduğunda tek bacağımı sallayarak ona baktım.

"Yemek yaparken bile çok seksisin," dediğimde bakışları bir süre gülümseyerek beni süzdü.

"Öyle mi İrem hanım, dikkatimi dağıtamazsın, yemek yapmaya çalışıyorum," dedi. Kıkırdayarak ona doğru yürüdüm ve arkasından sarılarak başımı sırtına koydum.

"İyi ki varsın," diye fısıldadım.

Bana doğru dönerek o da bana sımsıkı sarıldı. Kafamı öperek beni kendinden hafifçe uzaklaştırdı. "Dikkatimi dağıtma güzelim, şimdi içeride ki masayı hazırla," diyerek beni arkama döndürdü ve kalçama bir şaplak attı. Küçük bir çığlık dudaklarımdan kaçtığında kıkırdayarak içeriye tabakları, çatalları ve kadehleri taşıdım. Peçeteleri de koyarak mumları yaktım, neden bilmiyorum ama içimden mumları yakmak gelmişti. Normalde Ömer'le hızlı bir şeyler yerdik, özensiz hazırlanırdı. Ben çoğu zaman yemek bile istemezdim. Mutfaktan güzel kokular gelmeye başladığında salına salına mutfağa yürüdüm. Odaklanmış bir adet Ömer beni gülümsetiyordu. Tekrar arkadan ona sarıldım, "beni gülümsetemediğini düşünüyorsun ama yanılıyorsun Ömer, senin varlığın bile benim için gülümseme sebebi," dediğimde hiçbir tepki de bulunmadı. Beraber içeriye yemekleri taşıdık ve karşılıklı olarak oturduk. İkimize de beyaz şarap koyarak yerine oturdu.

"Dün eve giren Sarp'mış," dediğinde çatalımı şaşırarak düşürdüm.

"Nasıl öğrendin bunu?"

"Kamera kayıtları var. Seni gerçekten ondan korumam gerekiyor," dedi. Bir süre sessizce yemeğimizi yemeye devam ettik.

"Biraz sonra film de izleyebiliriz," dediğinde ağzıma tavuk tıkmakla meşguldüm.

"Vanilya ilişki sevmediğini düşünüyordum," dediğimde bana sinirle baktı.

"Vazgeçtim İrem, izlemeyelim," dediğinde itiraz eden nidalar yükseldi. Bulaşıkları mutfağa yığdık, ben sürekli Ömer'in ayağına dolanarak işini güçleştirdim ve bundan deli gibi zevk aldım. Sonra koyun koyuna uzandık ve bir film izledik. Yine huzuru bulduğum yerdeydim.

Buz Parçaları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin