•BS• 74

1.4K 61 21
                                    

Ayanaya baktım. Görüntü bakımından bendim ama bu yüzümdeki boya ve kıyafet bana ait değil gibiydi. Hazırdım ama kalkıp aşağıya inesim yoktu. Ellerimi yüzüme bastırdım ve derin bir nefes aldım.

"İrem!" diye seslendi Onur aşağıdan.

Aynaya son kez baktım. Göz altlarımı kapatmaya çalışmıştım ama çok mordu ve çok az kapatabilmiştim. Ellerim heyecandan dolayı sanırım terliyordu.

"İrem!"

Onur'un sesi bu sefer sabırsız gelmişti. Daha fazla beketmemek için aşağıya indim. Resmen bir zamanlar yakın bir arkadaşımın düğününe gidicektim. Üzerimde sade, siyah bir elbise vardı. Saçlarımı arkadan toplatmıştım. Yüksek topuklu ayakkabılarım ayağımı sıkıyordu ama birkaç saat idare edebilirdim.

Merdivenlerden indiğimde Onur saatine bakıyordu. "Hadi be kızım, geç kalacağız," dediğinde çantamı koltuğun üzerinden aldım.

"Çok meraklıysan sabahtan gitseydin," dedim gözlerimi devirirken.

"Meraklısı değilim ama çok eskiden beri beraberiz, kardeşim gibi oldunuz, ikinizi de değer veriyorum," dedi.

"İyi," dediğimde bakışlarımı başka yöne kaydırdım. Kapıya doğru ilerledim. "Yolda bana sigara alman gerekiyor," dediğimde gülmeden edemedim çünkü sinirle solumaya başlamıştı. Arabayı hızlı kullanmaya başladığında kenara tutundum. Evet, yakın arkadaşıydı ama bu heyecana gerekte yoktu. Hiçbir şey dememek için dışarı izlemeye ve zihnimi boşaltmaya çalıştım. Ömer de orada olacaktı. Buna adım kadar emindim. İkimizinde kardeşim dediği insanlar evleniyordu. Fazlasıyla gergindim. Kaç ay olmuştu küseli bilmiyorum ama birçok şey kaçırdığım belliydi. Arabayı park etmek için on, on beş dakika dolaşmamız gerekmişti. Sonunda bir park yeri bulduğumuzda etrafa bakındım. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, gergin bir şekilde yürümeye başladığımda Onur koluma girdi.

"Heyecanlı gibisin yoksa sen mi evleneceksin İrem," dediğinde kahkalarla güldü.

"Çok komiksin sen ya!" dediğimde liseden birkaç kız gördüğümde yüzüme gergin olduğumu belli etmemek için bir gülümseme yerleştirdim. Bu gece çene kaslarım ağrayacaktı.

Kır düğünü gibiydi, yuvarlak masalar vardı. Mor ve beyazdı her yer. Işıl ışıl bir görüntü vardı. Birkaç kız yanıma geldiğinde isimlerini bile unuttuğumu fark ettim ama bozuntuya vermedim.

"Onur ya ne çok değişmişsin," diye Onur'un ve benim çevrem bir anda kalabalıklaştı.

Herkes gittikleri üniveristen, yaptıkları şeylerden bahsetmeye başladı. Kimisi sevgili yapmış, kimisi de giden sevgiliye sövüyordu. Elime şampanya bardağı sıkıştırdıklarında yarı gülümseyerek yarı sohbete katılarak ama bol bol içerek onlara dalmıştım ki bir anda yeryüzüne düşüyormuşcasına sarsıldım. Ömer sağ elini smokinin cebine sıkıştırmış sol elinde şampanya bardağı bana bakıyordu. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Saçları geriye doğru taranmıştı, sakalları uzamıştı. o kadar kilo kaybetmişti, yüzü gözü çökmüştü ama hala yakışıklıydı. Yutkunmaya çalıştım ama orada olduğununun sinyalini veren zihnim donamama sebep olmuştu. Bir an ona doğru koşmak ve sarılmak istedim ama yapamadım.

"Sen neler yapıyorsun İrem?"

Biri bana sesleniyordu ama ben hala transa geçmiş gibi Ömer'e bakıyordum. Koluma dokunduğunda irkildim ve hemen kıza döndüm.

"Hiçbir şey," dediğimde artık mutlu rolü yapmaktan yorulmuştum. Kız bir an şaşkınlığa uğrasa da hemen Ömer'in durduğu yere baktım ama yoktu. Yanlarından hiçbir şey demeden ayrıldım ve çevreme bakındım. Yanımdan geçen garsonun tepsisinden hemen bir şampanya daha aldım.

Pınar'ın anne ve babasını gördüğümde hemen yanlarına ilerledim. Beni hala kızı gibi sevdiklerini biliyordum. Ailelerimiz de yakındı. Bir süre konuştum ve arada açılan kaybı kapatmaya çalıştık. Çok heyecanlı ve mutlulardı.

"Pınar nerede?" diye sorduğumda bana gelin odasını tarif ettiler. Yanlarına geleceğimi söz vererek hemen ayrıldım. Yavaş yavaş dolmaya başlamıştı bahçe, hava kararıyordu ve biraz öncekinden daha güzel bir hava vardı.

Gelin odasını bulduğumda giren çıkan, bağıran birileri vardı. Buğra beni görür görmez yanıma geldi. "Fıstık geldiğine çok sevindim," diyerek bana sımsıkı sarıldı.

Geçmişten gelen bir dost daha.

Bende sımsıkı sarıldım. "Resmen evleniyorsunuz ya!" dediğimde bana gülümsedi.

"Evet ya, tahmin eder miydin?" dediğinde başımı iki yana salladım.

"Özledim, balayından sonra görüşelim," diyerek göz kırptım. Gözlerim bir yandan da çevreyi tarıyordu ama Ömer hiçbir yerde yoktu.

Bir kahkaha attığında adem elması oynadı. "Fıstık benim yapmam gereken şeyler, mutlaka görüşeceğiz," diyerek yanımdan ayrıldı.

İçeriye göz atarak gelin odasından da çıktım. Pınar'ı görmemiştim ve görmekte istemiyordum. Düğün yerine geldiğimde hava iyice kararmış ve tamamen dolmuştu. Gözlerim fıldır fıldır Ömer'i arıyordu ama hiçbir yerde yoktu.

"İrem neredesin?"

Onur sitem ederek yanıma geldiğinde ona ilerledim. "Buğra'nın yanındaydım," dedim.

"Ben masamızı buldum, güzel bir yerden yer vermiş Pınar sağ olsun, gidiyorum. Yemek servisi başlar, gel sende," dedi.

"Ben biraz daha dolanacağım, gelirim birazdan," diyerek yanından ayrıldım. Biraz daha tek başıma bakına bakına dolaştım. Sonra düğün yerinden ayrılarak otoparka doğru ilerledim. Bir sigara içmem gerekiyordu. Fazlasıyla gerilmiştim. Bir banka oturduğumda çantamdan paketimi çıkardım. Bir tanesini hemen yaktım. Gözlerim gökyüzüne kaydığında bugün hava çok güzeldi.

"Beni mi arıyordun?"

Tanıdık o ses.

Kalbim ağzımda atmaya başladığında, gözlerim kocaman oldu. Arkamı döndüğümde Ömer bana bakıyordu. Ne diyeceğimi bilemedim. Yanıma oturduğunda o da bir tane sigara yaktı. Yanımdaydı. Yanımda oturuyordu.

"Evet," dediğimde böyle hemen kabulleneceğime ikimizde şaşırdık.

"Değişmişsin," dediğinde ona bakamıyordum.

"Sen daha çok değimişsin," dedim. Resmen çökmüştü.

Bir süre aramızda sessizlik oldu. Tam konuşmaya başlayacağım sıra havai fişekler atılmaya başlandı ve bir alkış sesi koptu. Buğra'yla Pınar salona girmiş olmalıydı ki romantik bir dans müziği çalmaya başladı. Söyleyeceğim şey de o an uçup gitti. Ömer ayağa kalktı.

"Bugün özel bir gün kaçırmamız gerekiyor," diyerek yürümeye başladı. Birkaç adım sonra bana döndü. "Gelmiyor musun?" diye sordu. Bir an beni beklemeden gideceğini sanmıştım. Toaprlanarak ayağa kalktım hemen. Çantamı kapatarak yanına ilerledim. Hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam ediyordu. Bu beni biraz olsun rahatlatmıştı.

İkimiz yan yana düğün yerine döndüğümüzde çiftler gelin ve damata eşlik ediyordu. Bir süre nereye gideceğimi ne yapacağımı bilemeden ayakta dikelmiş, peri masallarında ki prensesleri andıran Pınar'a baktım. Gerçekten bugün daha bir güzeldi.

"Benimle dans eder misin?" diyerek Ömer önümde eğildi ve bir elini bana uzattı. Gülümseyerek elini tuttum ve beni piste çekmesine izin verdim.

Kulağıma eğildi ve, "seni özledim," diye fısıldadı.

Buz Parçaları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin