•BP• 16

3.4K 133 0
                                    

Y/N: Herkese merhaba!
Toplam on altı bölüm oldu ve bir şekilde yazmaya
çalışıyorum, umarım oluyordur. Ömer hariç karakterleri hissederek yazabiliyorum ama Ömer'i
bir türlü hissedemedim. Neyse bakalım ileri ki zamanlar bize ne gösterecek. İyi okumalar.


Pınar'la eve geldiğimiz de kendimizi koltuğa attık ve kıkırdadık. İstemesem de bana bir sürü şey almıştık. "Pınar?"

"Hı?"

Kaşlarımı çatarak Pınar'a baktığım da telefona sırıttığını fark ettim ve bir çırpıda telefonunu elinden çektim. Homurtular çıkardığın da bedenimi öne doğru eğerek telefonu vermemeye çalıştım. Buğra'yla mesajlaşıyordu.

"Sen böyle biri değildin!" İsyanla Pınar'a baktım.

"Ne! Biliyorum ben böyle biri değildim ama böyle biri olmakta kötü değilmiş İrem."

Arkama yaslanarak kollarımı kavuşturdum. "İçmek istiyorum," dediğim de Pınar bana baktı ve telefonunu kapatarak tek elini havaya kaldırdı.

"Bende!" diye çığlık attığın da şaşırdım ve bir anda keyfim yerine geldi. "Buğra'da bizimle olabilir mi?" diye sorduğunda başımı evet anlamında salladım.

"O zaman evde olmayalım."

"Nerede içeceğiz o zaman?" diye sorduğun da burukça gülümsedim.

"Gidince anlarsın."

**

"Bir parka geldik İrem?"

Buğra arabayı park ettiğin de hızla arabadan indim.

"İşte her şeyin başlangıcı, hayallerime kavuşmam ve bir rüzgar darbesiyle yerle bir olduğum yer burası!" diyerek ellerimi iki yana açıp etrafımda döndüm.
Buğra kaşlarını çatmış bana parka bakıyordu.

"Burayı bir yerden hatırlıyorum. Ömer nedensizce bu parkı severdi," dediğin de yanıma ilk oturduğu banka baktım.

Pınar bu parkı biliyordu çünkü annemle küçükken çok sık geldiğim bir yerdi.

İlk girdiğinde sahte kayalıklar vardı onları biraz geçip iki merdiven indikten sonra salıncaklar vardı, biraz daha ilerlediğin zaman dört tane bank duruyordu. En son oturduğumuz banka gözüm takıldı. Kolunu atışı, sol gözünü kısışı, sigara tutan sağ eli, kıvrılan dudakları ve hiçbir duygu kırıntısı olmayan yüzü... Sanki tekrar buradaymış gibi.

İlk tanıştığımız tarafa döndüğüm de gözlerim doldu. Gözleri gözlerime değmişti, yüzünde umursamaz bir tavır vardı.

Buğra kolunu omzuma attığın da beni bankalara doğru sürükledi. "Burayı neden seçtiğini şimdi anladım fıstık," dediğin de sessiz kaldım. Poşetten biraları çıkardığın da hala bağışıklık kazanamadığım için kendime lanet ettim ama şu an sarhoş olmaya ihtiyacım vardı. İçki bir şeyleri unutturmaya yetmiyordu ama şu an unutturduğunu farz etmem gerekiyordu.
Buğra'nın uzattığı birayı alarak birkaç yudum aldım.

"Şu an nerededir Buğra?"

"Amerika'daydı ama bir ara döndü sonra tekrar gitti sanırım, bende bilmiyorum. Bu Ömer'in işlerine belli olmuyor," dediğin de başımı sallayıp birkaç büyük yudum daha aldım. Pınar başını Buğra'ya yaslamıştı. İkisi de mutluydu!

"Sen de Ömer gibi miydin?" diye sorduğum da başımı geriye attım ve tek kaşımı havaya kaldırdım.

"Ömer gibi miydim derken?"

Kıkırdadım, "Yani Ömer gibi bir kızı kendine bağlar, ona kendini sevdirir ve sonra hiçbir şey demeden ama hiçbir şey demeden çekip gider miydin?"

"Ömer ya da ben bir kızı hayatımıza alacak kadar uzun zaman geçirmedik," dediğin de daha çok kıkırdadım. Üçüncü biraya uzandığım da Pınar engelleyecek oldu ama Buğra kontrol bende der gibi Pınar'ı engelledi.

"Ömer bir tek Ecrin'i mi sevdi?"

Ecrin'den nefret ediyordum.

"Aslında Ecrin'i de sevmedi, çocukluktan beri tanıdığı biriydi. Sevdiğini zannediyordu sadece."

Ayağa kalkarak saçlarımı çekiştirdim ve derin nefesler alıp vermeye başladım. "Dayanamıyorum! Bana tek kelime dahi etmeden çekip gitmesini kaldıramıyorum."

"Biliyorum zaten bu yüzüne bakıldığın da anlaşılıyor ama dayanmalısın. Bir şekilde dayanmalısın."

"Ama o bana geri dönmeyecek!" Sesim çok yüksek çıkıyordu ve arada dilim sürçüyordu. Başım hafiften dönmeye başladığında bu hoşuma gitti.

"Bak tam burada...burada bana sarılmıştı!" dediğimde koşarak ilk defa sarıldığımız yere gittim ve dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya başladım. "Tanrım! bana ilk defa burada sarılmıştı." Sarsılarak ağlamaya başladığım da ellerimle yere vurmaya başladım.

"Buğra bırak beni ağlıyor. Ağlamasın! Lanet olsun o herif için tek bir göz yaşı dahi dökmesin."

"Pınar sakin ol, ağlayarak rahatlamaya ihtiyacı."

Ömer, neredesin? Bak ben hala bıraktığın yerde gözyaşlarım arasında boğuluyorum. Seni ilk gördüğüm yerde zincirlenmiş bir şekilde bekliyorum. Bak hala seni bekleyecek kadar sabırlıyım. Hala seni sevebilecek kadar gücüm var!

"Neredesin!" diye çığlık attığım da ellerimle yüzümü kapattım ve çığlık atmaya devam ettim.

Bir el beni kavrayıp banka oturttuğun da ellerimi zorla yüzümden çekti ve elime bir bira daha tutuşturdu.

"Bugün sadece bugünlük içip rahatlamana izin vereceğim," Buğra'nın sesi bana ulaştığın da birayı sımsıkı tuttum ve başımı onaylarcasına salladım. Bir süre sadece bira içip ağladım.

Sonra ayağa kalkarak Buğra'ya doğru yaklaştım, "haydi sokaklar da mal mal gezelim!" diye bağırdığım da etrafımda döndüm ve kıkırdadım.

Zorla onları kaldırıp sokaklar da boş boş gezmeye başladık. Yeri geldi gölgemle konuştum, yeri geldi kedinin peşinden koştum, yeri geldi kustum ve bir daha içmeyeceğime dair yeminler ettim, yeri geldi Ömer'e sövdüm, yeri geldi ona neden sövdüm diye ağladım. Bugün onu unutmak için içtim ama unutamadım.

Şarkılar söyleyerek dolaşmaya başladığımız da bazı evlerin ışıkları yanıp bizi kovdu, bazıları balkona çıkıp bağırdı, bazıları peşimizden koştu.

Kıkırdayarak, çığlık atarak, gülerek, ağlayarak koştuk.

Sevmiştim ve her şeyi boka çevirmiştim.

Buz Parçaları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin