•BP• 43

2.2K 87 14
                                    

Bacaklarımı kendime çekmiş kanepe de kıvrılmış sıcak kupanın ellerimi ısıtmasının keyfini çıkarmaya çalışıyordum. Sert rüzgar ağaç dallarının cama çarpmasına neden oluyordu. Evde artık iki kedi vardı ve birbirlerini kovalıyorlardı. Ömer çalışma odasını resmen salona taşımıştı, yemek masasında kağıtlara gömülmüş çatık kaşlarla kağıtlara bakıyordu, arada bilgisayarına bakıp kağıda notlar alıyordu. İstemesem de gözüm sürekli ona kayıyordu. Kendime engel olmaya çalıştım. O benim düşmanım mıydı yoksa dostum mu? Beraber miydik bu yolda yoksa beni sadece bir aracı olarak mı kullanmıştı?

Okuduğum mesajların dahasının da olacağını biliyorum. Yeniden Ömer'e baktığımda sadece kağıtlara odaklanmış olduğunu fark ettim. Yakıştıramıyordum ona. Ömer yapmazdı. Yapmaz.

Buaralar biraz soğuk davranıyorum ona karşı ama içimden bir şeyler yapasım gelmiyordu. Böyle olacağını bile bile açtım o dosyayı. Okurken başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Her ne kadar normal davranmaya çalışsam da yapamıyordum işte. Kendimi aldatılmış gibi hissediyorum. Bunca zamandır yalan söylemiş ama ben inanmışım gibi.

Kapı çaldığında yerimden kalkıp kapıya büyük adımlarla ilerledim. Ömer'de peşimden geldi.
"İrem bir saniye ben açarım güzelim," dediği halde durmadı. Tam kapıya elimi uzattığım sıra kolumu kavradı. "İrem!" Yüzümü ona çevirdiğim de dişlerini sıkıyordu. Hiç umursamadan kapıyı açtım. Buğra içeri hızla girdi.

"Abi açamadınız bir türlü kapıyı," ellerini ovuşturarak içeri girdi. "Hava zaten soğuk götüm dondu."

Ömer'e gözlerimi devirdim. "Bıraksa daha hızlı açardım," diyerek salona geri döndüm.

"Ya başka biri olsaydı, neye güveniyorsun anlamıyorum ki. Benim peşimde birçok insan var. Sana zarar gelsin istemiyorum."

"En fazla ne olurdu?" diyerek tek kaşımı kaldırdım. Ömer'e meydan okurcasına baktım.

"Bunu ciddi ciddi soruyor musun?" Bana inanamayan gözlerle baktı. Ellerini koltuğa dayamış bana bakıyordu. Gözleri gözlerime değiyordu. Soğuk ifadesi bir an içimi titretti.

"Evet, en fazla başıma ne gelebilir?" Bende ona soğuk bakıyordum, istemsiz oluyordu bu. Günlerdir kendimi kötü hissediyorum.

"Ölebilirsin, bunun daha büyük ihtimali var mı İrem?"

Omzumu silktim. "Ne var, ölsem kimin umrunda?" diyerek tek kaşımı kaldırdım.

"Beni çıldırtma. Ölemezsin. Yok öyle bir dünya," dediğinde kahkaha attım.

"Tabi o zaman işine yaramam değil mi?" dediğimde pot kırdığımı fark ettim. Nasıl toparlayacağımı bilemedim. Buğra ayakta şaşkınlıkla atışmamızı istiyordu. Bir süre sessizlik oldu. Ömer kaşları çatık yüzümü inceliyordu. Boğazımı çevirip koltuğa çöktüm.

"Kaç gündür değişik değişik davranıyorsun, regl döneminde misin?" diye sorduğunda Buğra kahkaha attı. Yüzüm bir anda alev gibi yanmaya başladı. Kıpkırmızı olduğumu emindim.

"Ömer!" dişlerimin arasından adını bağırdım.

"Ne! Kaç gündür değişiksin aklıma bir tek bu geldi. Sonuçta aynı evde yaşıyoruz, bir sürü kızla beraber oldum. Bende biliyorum bazı şeyleri, bunlar çok normal şeyler," dediğinde ayağa kalktım. Gittikçe utanıyordum ve konuyu uzatıyordu.

"Tamam, tamam bilgin varsa var." Ellerimi yelpaze gibi sallayarak serinlemeye çalıştım. Bir anda sıcak olmuştu içerisi.

"Ben sigara içicem," diyerek balkona çıktı. Kendimi yeniden koltuğa attım ve derin bir nefes aldım. Ellerim daima soğuk olduğu için yanan yanaklarıma bastırdım.

Buğra gülmeye devam ediyordu. "Sus gülme!" diye bağırdım ama gülmeye devam ediyordu. Koltukta ki yastığı alıp elime alıp kafasına fırlattım. Bana baktığında bende gülmeye başladım. Beraber bir süre gülme krizine girdik. Gözlerimden yaş geldiğinde uzun süredir böyle gülmediğimi fark ettim.

"Regl döneminde mısın İrem?" diyerek Ömer'i taklit attığında karnımı tutarak gülmeye devam ettim. Komik bir olay mıydı bilmiyorum ama benim ve Buğra'nın çok komiğine gitmişti.

"İyi güldük be fıstık," dediğinde gözlerimi sildim.

"Oh, evet ya," diye karşılık verdim.

Bir süre durduk, arada gülümsüyorduk birbirimize. "Neden geldin be sen?" diye sordum.

"Aa ama kırıldım şimdi, kalbimi duyuyor musun? Kırıldı bak, onaramazsın da," dediğinde ayağa kalkıp Buğra'ya doğru koştum.

"Sen bana kırılmazsın ki!" diyerek yanaklarını sıktım. Bir süre onu gıdıkladım, en sonunda beni afetti.

"Öylesine geldim fıstığım da sizin neyiniz var be?" diye sorduğunda yüzüm düştü. Bir an Buğra'da işin içinde mi diye merak edip suratına baktığımda bana o kadar masum bakıyordu ki, yakıştıramadım ve güvenmeyi tercih ettim.

"Bir şey yok ya," diye cevap verdim.

Yüzüme biraz daha baktı, sonra omzunu silkti. "Ben Ömer'in doğum günü için geldim. Ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordu.

Hiçbir şey diye bağırmak geldi içimden.

O hiçbir şeyi hak etmiyordu.

Omzumu silktim. "Bilmem," dediğimde bana şaşırarak baktı.

"Nasıl yahu! Ömer'in doğum günü dedim. Ömer!" Elleriyle tırnak işareti yaptı.

Bir an vicdanım sızladı. Ne olursa olsun seviyordum onu. Kanepede zıplayarak ellerimi çırpttım. Ani duygu değişimime alışmaya çalışan Buğra bu sefer bana şaşkınlıkla bakıyordu.

"Ne yapalım?!" diye bağırdım.

"Dur bir kızım ya, çok değişik bir insansın ya," dediğinde kahkaha attım.

"Ben kulübü hazırlamak istiyorum. Yakın arkadaşları çağıralım eğlenelim. Zaten doğum günü pastası falan alırsak Ömer teker teker bizi döver," dediğinde bir süre düşündüm.

"Evet, olabilir." Bu konuyu biraz düşünecektim.

Ömer içeri girdiğinde anında sustuk. Sonra birbirimize bakarak deliler gibi gülmeye başladık. Ömer bize bakıp gözlerini devirdi. Buğra gelince keyfim yerine gelmişti. İçimden bir kez daha şükrettim. Bizim karşılaşmamız kaderin bir cilvesiydi. Kötü veya iyi mi bilmiyorum ama iyi ki ya iyi ki tanımışım.

Buz Parçaları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin