Final Part-2

2K 141 86
                                    

Uzun zamandır bölüm atmadım. Daha doğrusu atamadım. Bu bölümde de içime sinmeyen kısımlar oldu ama kafamı bir türlü toparlayamıyorum.

Bölüm atmadığım günleri telafi etmek için size 3800 kelimelik bir bölüm yazdım. İyi okumalar.
========================

Bedenimden ayrılmaya başlayan küre ile gözlerim son raddesine kadar açılmıştı. Korku dolu gözlerle Hena'ya baktığımda yüzündeki o gururlu ifade midemi bulandırmıştı.

Bu şekilde bitemezdi. Hareket etmek için yeltendiğimde Hena beni nefessiz bırakmıştı. Küre tamamen bedenimden ayrıldığında bir anda üzerime çöken yorgunluk hissi ellerim iki yanıma düşmüştü. Aklımda o kadar çok düşünce vardı ki.

Küre yükselmeye başladığında Hena'nın kaşları çatılmıştı. Elementler Hena'ya itatat etmiyordu. Onu seçmemişlerdi. Gülümsedim. Küre belli bir yüksekliğe ulaştığında bir anda patladı. O şiddetle her yer sallanırken Hena dengesini kaybedip düşmüştü. Bu sırada beni de bırakmıştım. Olduğum yere yığılırken hiç bir yerimi hareket ettiremiyordum.

Zor da olsa vücuduma baktım. Belki de elementlerden önceki halime geri dönmüştüm.

Ama bedenimde herhangi bir değişim yoktu. Yorgunluk bütün bedenimi ele geçirirken gözlerim kapanıyordu. Vücudumdaki bu kadar şiddetli ağrıya rağmen uyku nasıl bu kadar tatlı bastırıyordu aklım almıyordu. Gözlerimi son kez zorlayarak açtım gözüme kolum takılırken çoktan kendimi uykuya teslim etmiştim bile.

Kolum kan içindeydi. Muhtemelen kaçmaya çalışırken falan olmuştu. Kendimdeki bu umursamazlığı anlayamıyordum. İçimden bir ses sakin sakin şarkı mırıldanıyordu. Sanki rahatlamıştım. Ama diğer bir ses ise bağırıp çağırıyor söyleyemediklerimi haykırıyordu. Bu yabancısı olduğum bir ruh hali değildi. Ama bu sefer ki farklıydı. Bütün duyguları uçlarda yaşıyordum.

Melissa'nın başına gelenleri diğerlerinin yaşamasını istemiyordum. Ama elimden hiç birşey gelmiyordu. Elementlerim beni terk etmişti. Sanırım güzel olan her şeyin bir sonu vardı.
________________________

Gözlerim benden bağımsız yavaşça açıldığında hızlıca koluma baktım. Elementlerim yoktu ölümsüz değildim. Ama kolum çoktan tedavi edilmişti. Hâlâ aynı odadaydım. Hızlıca ayağa kalktım. Hena ileride dikkatle beni izliyordu. Yüzünde şeytani bir gülümseme vardı. Anlamazca ona bakmaya devam ederken bana bakmayı kesip başka bir bölgeye baktı. Sanki gözleriyle bana nereye bakmam gerektiğini söylüyordu.

Onun baktığı yere gözlerimi çevirdigimde nefesim kesilmişti. Bu kadarı da fazlaydı. Adrian dizlerinin üzerine çökmüş öylece ileriye bakıyordu. Onu öldürecekti. Eliyle Önüne getirmeleri için bir hareket yaptığında çaresizce çırpınmaya başladım. Önümdeki camı yumruklarken o kadar düşüncenin içinde Hena'nın kalkanı kaldırdığını da fark etmiştim.

Ne söylersem söyleyim durmayacaktı. Yumruklarım yavaşlarken olduğum yere çökmüştüm. Bu kabus ne zaman bitecekti.

-Aaron iyi bir lidersin. Ama eğitim konusunda kesinlikle tecrübesizsin. Arkadaşlarına yakalandığın takdirde senin arkandan gelmemelerini söylemeliydin. Seni kurtarmak için savaştan vazgeçtiler. Ve senin için ölüyorlar. Ne kadar acıklı değil mi?

Sinirden titriyordum. Çaresizlik bütün vücuduma nüfuz etmişti. Sinirliydim çünkü Hena haklıydı. Sinirliydim çünkü aptalın tekiydim. Sinirliydim çünkü Adrian'in ölümden ne kadar korktuğunu bilmeme rağmen onu kurtarmak için elimden hiç birşey gelmiyordu.

-Buraya iyi bak Aaron. Arkadaşının ölümüne şahit ol.

Hena elini Adrian'a doğru uzattığında hızla ayağa kalktım.

OPAL MÜHRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin