Bir anlık sinirle bu odaya girmiştim o an kendimi o kadar kaptırmıştım ki sonunu hiç düşünmedim.
Oda tamamen boş ve karanlıktı sadece odanın ortasında loş bir ışık ve ışığın aydınlattığı kırmızı bir çarpı işareti vardı.
Oraya gitmemem gerektiğini düşünsemde merak ediyordum.
Yavaş adımlarla çarpıya ulaştığımda etrafta hala bir değişim yoktu.
Ellerimi cebime sokup olduğum yerde ileri geri sallanmaya başladım. Bunu neden yaptığımı bilmesem de rahatlatıyordu.
Fakat bir anda parlayan bir ışıkla daha ellerimi gözüme siper edemeden kendimi odanın bir köşesine uçarken buldum.
Kendime geldiğimde üzerimi yokladım karın bölgemdeki kumaş çember şeklinde yanmıştı. Sanırım bana ateş topu atılmıştı.
Fakat garip olan kesinlikle acı hissetmememdi. Ne çarpma anında ne de düşerken.
Tekrar ayağa kalktığımda yine aynı şey oldu.
Bu sefer odanın diğer köşesine uçmuştum. Bu sefer göğüs bölgemde hafif bir aşınma ve ıslaklık vardı. Ateş ve su tamamdı. Sanırım şimdi ayağa kalktığımda ya hava ya da toprak elementiyle saldıracaklardı. Bu çok saçma bir uygulamaydı kesinlikle.
Eğer güçlerim kendini saklamış olmasaydı şu an ben zarar görmüş olacaktım.
Bu saçmalık daha ne kadar sürecekti. Ateş ve su bana zarar vermemişti hala neyin kafasındaydı bu aptallar sinirle yerimden doğruldum.
Doğrulmamla yine bir köşeye savruldum. Bu sefer toprak olmalıydı. Sırtımda bir şeyin parçalara ayrıldığını hissettim. Yine acımamıştı.
Son bir tane kalmıştı. Hava. Ve sanırım bu çok acıyacaktı.
Yeniden ayağa kalktığımda saniyesinde omzumda bir acı hissettim. Önce hafif bir acı fakat yere düştükten sonra acı bütün vücuduma yayıldı. Her bir zerrem acı içinde kalmıştı.
Acıyla olduğum yerde iki büklüm olurken sesimi dahi çıkaramıyordum. Sanki bağırsam acım azalacaktı ama fısıltı dahi çıkaramıyordum.
Acı kesinlikle dinmiyordu. Zerre azalmıyor aksine bundan daha çok artamaz diye düşünürken daha da artıyordu.
Aradan belki beş dakika geçmişti fakat bende herhangi bir değişim yoktu.
Sol kolum sanki omuzumdan kopmuştu. Sağ elimi omzuma getirdiğimde bileğimde hafif bir sızı oldu.
Belkide hafif değildi ama omuzumun acısının yanında lafı bile olmazdı.
Bileğimin sızlamasından sonra omuzumdaki acı yavaş yavaş azalmaya başladı.
Bulunduğum odanın kapısı açıldığında kapıya baktım. Bir kaç kişi içeriye girdi. Sağlık görevlisine benziyorlardı. Yanlarında müdire de vardı. Bu kadını sevmiyordum kesinlikle negatif bir enerjisi vardı.
Omuzumun acısı geçmek üzereydi. Sağlık görevlileri yanıma geldiklerinde hemen baş ucuma çöktüler.
-İyimisiniz? Nereniz acıyor?
Başımdaki sağlık görevlisi bana yardım etmek için uzandığında onu durdurdum.
-Gerek yok.
-Ama....
-Gerek yok dedim.
Omzumun acısı tamamen geçmişti. Çevik bir hareketle ayağa kalktım.
Omzuma baktığımda sinirlerim iki katına ulaşmıştı. Omzum tamamen ortadaydı ve gözle görülür bir tahrip vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPAL MÜHRÜ
FantasíaBilimden doğan fantastik bir hikaye. Aaron McBrown Çoğumuz dışlanmışızdır. Yada dışlanan insanları görmüşüzdür. Fiziksel görünüş. Düşünce biçimi. Tercihler. Hareketler. Aslında dışlanmak için bir nedene ihtiyacınız yoktur. Kendini küçük gören insanl...