24. Bölüm

3.7K 320 37
                                    


Adamın yanında çıkarken öğrendiğim şeyler yüzünden resmen beynimde çanlar çalıyordu.

Adamın sözleri beynimde sürekli tekrar ediyordu. Savaş elbette olacaktı. Ama bunların hiç birini beklemiyordum.

Evden çıkarken kulaklarım da uğuldamaya başladı.

Sanki milyonlarca el tarafından sıkılıyordum. Üzerimdeki kıyafet beni boğuyordu. Kıyafetin yakasından tutup nefes alabilmek için biraz çekiştirdim. Ama pek te işe yaradığı söylenemezdi.

"Aaron kendine gel."

"Az önce adamın söylediği her şeyi sende duydun. Nasıl sakin olmamı bekliyorsun."

"Aaron savaşın başlamasına her ne kadar az kalmış olsa da o kadar da yakın değil. Ayrıca sana sadece ihtimallerden bahsetti. Yapabileceklerin herkesi kurtarabilir."

"Bunu yapabilmek için vazgeçeceklerim çok fazla."

"Fedakarlık yapmalısın."

"Neden?! Kimse benim için fedakarlık yapmazken ben neden yapayım."

"Çünkü dünyanın buna ihtiyacı var."

"Benim de var sürekli başkalarını düşünerek yaşamak oldukça yorucu."

"Seni anlıyorum Aaron ama senin seçilmenin bir nedeni var."

"Evet biliyorum demişler ki bunun hayatı zaten boka batmış az da biz batıralım."

"Biraz düşün daha dönmek için zamanın var."

"Dönmesem ne olacak oraya gittiğimde gördüğüm her yüzde danışmanın söylediklerini hatırlayacağım."

"Aaron bu gerçek olacak diye bir şey yok anladın mı sadece bir ihtimal."

"Evet yüksek bir ihtimal."

"Toparla kendini sen güçlüsün. Bütün insanları bu bataktan sadece sen çıkartabilirsin."

"Biraz düşünmem gerek kendimi toparlamam kolay olmayacak."

"Sana güveniyorum herkesle birlikte."

Bir şey söylemeden etrafıma baktım. Burası yer altında bir şehirdi. Ve herkes yaşamak istiyordu. Akademidekiler de öyle.

Zaten kim yaşamak istemez ki. Nefes almak her zaman güzeldi. Okulda aşağılandığım zaman da, kendi gücümün altında ezildiğim zaman da ben nefes almayı seçtim. Ama önümdeki seçim daha zordu.

Bir nevi nefes almak mı, aldırmak mı? Düşüncelerim beynimde bir çığ gibi büyüyordu.

O sırada küçük bir çocukla annesinin konuşması beni onları dinlemeye itmişti.

-Anne bu tohuma gerekli her şeyi yaptım. Ama bir türlü çiçek açmıyor.

-Bir kez daha dene eminim açacaktır.

-Zaten sürekli deniyorum anne ama bir işe yaramıyor.

-Denemeye devam et asla vazgeçme.

-Yukarıda olsaydık açardı değil mi burada karanlık ve kuytu olduğu için açmıyor.

Annesi hiç bir şey söylemeden çocuğun başını okşadı. Çocuk ise hüzünlü gözlerle çiçeğe bakmaya devam ediyordu.

Gözlerimi kapattım ve çiçeği hissetmeye çalıştım. Bir süre sonra gözlerimin önünde silik ve tomurcuk halinde bir çiçek belirdi. Daha da odaklanıp çiçeğin açtığını hayal ettim.

Gözlerimi açtığımda çiçek sonuna kadar açılmış ve çok güzel görünüyordu.

O an çocuğa baktım ve gözlerindeki parlamayı gördüm. Resmen gözlerinden hayat fışkırıyordu.

OPAL MÜHRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin