23. Bölüm

3.9K 324 86
                                    

Müdürün odasından çıktığımda nefes almakta zorlanıyordum. Beynim uğulduyordu. Sanki tek bir amacım vardı. Hena'yı yok etmek.

Hızlı adımlarla spor salonuna giderken etrafımdaki insanlara çarpıyordum. Ama pek de umursadığım söylenemezdi.

Spor salonuna girdiğimde gördüğüm kum torbasıyla gülümsedim. En azından sinirimi atacağım bir şey vardı.

Eldivenlerimi giyip kum torbasına yaklaşırken terlemeye başlamıştım. Sanki karşımdaki bir kum torbası değil de bütün sorunlarımdı.

Kum torbası gözümde büyümeye devam ederken bir anda aklıma Violet'in gelmesiyle sinirle kum torbasına bir yumruk geçirdim. Sonra bir yumruk daha. Bir yumruk daha.

Yumruklarım gittikçe hızlanıyordu. Ama içimde kopan fırtınaları bir nebze olsun dışarıya yansıtamıyordum. Bu ise beni delirtiyordu.

Duvarlar üzerime üzerime geliyor sanki birisi kalbimi sıkıyordu. Kum torbasını yumruklasam da üzerimde müthiş bir yorgunluk vardı.

Kum torbasına son yumruğu atıp geri çekildiğimde ellerim istemsiz olarak iki yanıma düşmüştü.

Gözlerim dolmuş ve burnum sızlıyordu. Ama güçlü olmalıydım. Göz yaşlarımı hızlıca silip koşubandı'na çıktım.

Bir süre amaçsızca yürüdükten sonra koşmaya başladım. Aklıma gelen her bir düşüncede biraz daha hızlandırıyordum. Ve lanet olası gözlerimden istemsizce yaşlar süzülüyordu.

Ani bir kararla koşubandı'nı durdurup indim. Duvarın dibine çöktüm. Başımı ellerimin arasına alıp sabit bir şekilde yere bakmaya başladım. Şimdi ne olacaktı. En ufak bir fikrim yoktu.

Görüntü yaşlardan dolayı bazen bulanıklaşıyor bazen de netleşiyordu. Kendimi tutmayıp ağlamaya başladığımda ise kendimi kaptırmış küçük bir çocuk gibi hıçkırarak ağlıyordum.

Birlikte geçirdiğimiz zamanlar aklıma geldikçe aklımı kaçıracak gibi oluyordum. Sonra o gün geldi aklıma zihnime hapsolduğumda onu hatırlamayıp Caroline ile ilgilenmiştim. Ve onun yüzündeki hayal kırıklığı aklıma gelince kendimi tutamadım.

O an ki sinirle bağırarak kafamı arkamdaki duvara vurdum. Beynimde çanlar çalmıştı. Kafam zonkluyordu ama hoşuma gitmişti. Bir kez daha yaptığımda gülümsemeye başladım. Beş olduğunda ise artık kahkaha atıyordum.

Sinir krizi geçirdiğimin farkındaydım ama hiç bir şey yapamıyordum.

Gözlerimin önü kararmaya başladığında bütün bedenimle karanlıkla aynı ölçüde karıncalanıyordu. Karanlık beni tamamen sarmadan önce ise karıncalanma incelmiş sanki çok ince iğneler bütün vücüduma batırılıyordu. Daha fazla sıkamaz derken bir güç beni daha da fazla sıkıyordu.

Ama gözlerimi kapattığımda her şey sona ermişti. Sanki bütün duygularım yok olmuştu. Hiç bir şey hissetmiyordum.

Gözlerimi açtığımda okulun bahçesindeydim. Neler oluyordu yine. Etrafta hiç kimse yoktu. Dönüp okula baktığımda yine bir şeyler gördüğümü anlamıştım. Çünkü okulun yerinde yine yeller esiyordu. Kacaman şato ise bütün ihtişamıyla kendini sergiliyordu.

Tekrar etrafıma bakındım neden burada olduğumu merak ediyorum.

Etrafı incelemeye devam ederken bir anda önümde bir adam belirdi.

Uzun boylu, yakışıklı, fit bir adamdı. Siyahi olması yüzüne ayrı bir ciddilik katıyordu sanki.

-Sende kimsin?

-Ben senin bulman gereken biriyim.

-Ne demeye çalışıyorsun?

Karşımdaki adam bir anda ciddiliğini bozdu ve konuşmaya başladı.

OPAL MÜHRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin