Karanlıktaydım. Her yer simsiyahtı. Neresiydi burası. Ayağa kalkmaya çalıştığımda başaramadım, etrafıma tekrar bakındım ama göz alabildiğince siyahlıktan başka hiç bir şey göremedim.
-Hey kimse yokmu?
Her ne kadar bağırmaya çalışsam da sesim fısıltıdan ileriye gidemedi.
Nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Bulunduğum zemin sert olmasına rağmen sanki yumuşak gibiydi.
En son Hena zihnimi kontrol etmeye çalışıyordu ve ben düşmüştüm. Daha ilerisi yoktu.
Peki ama burası neresiydi neden burdaydım. Beynimde bir sürü soru dönüyordu.
Ben düşüncelere dalmışken bir anda etraf sarı bir ışıkla aydınlandı. Işık ilk başta gözlerimi kamaştırsa da gözlerim ışığa alıştığında çok şık bir şekilde döşenmiş bir salonda halının üzerinde oturuyordum.
Salonun duvarları yok onun aksine her yerinde kapılar vardı. Kapıları saymaya çalışsamda 200 den sonra pes ettim. Burada en az bin tane kapı vardı.
Sanki bir kuyunun içindeydim ve kuyunun bütün tuğlaları kapıdan oluşuyordu.
Oturduğum yerden kalkıp kapılardan birine doğru ilerledim. Bütün kapıların renkleri ve şekilleri aynıydı. Kapıları birbirinden ayırt etmek imkansızdı.
Karşımdaki kapıyı tereddütle süzdüm. Bu da Hena'nın bir oyunu olabilirdi.
Temkinli bir şekilde kapının kolunu tuttuğumda sıcak olduğunu fark ettim. Kapının kolunu indirdiğimde kapı kendi kendine açılmaya başladı. Kapı açıldıkça dahada artan sıcak artık bunaltıcı bir hal almıştı.
Kapının tamamen açılmasıyla içeriden fırlayan ateş topundan son anda yere yatarak kurtuldum. Kapı bir anda kapandığında ben hala ateş topunun şokundaydım.
Kapı kapanır kapanmaz paramparça olurken üstteki kapı az önceki kapının yerine düştü.
Burası neresiydi ve benim bu lanet olası yerde ne işim vardı. Hiç birşey anlamıyordum. Korkuyla kapılara bakarken içlerinden birisi yavaşça açılmaya başladı. Yine içinden bir şey fırlayacak korkusuyla yerimde iki büklüm olurken duyduğum ayak sesleriyle afallasam da pozisyonumu bozmadım.
-Aaron ne yapıyorsun?
Ama bu ses
-Kevin?
Kafami kaldırmıştım ve işte karşımdaydı rüya mı görüyordum yani.
-Rüya değil Aaron.
-Yani gerçek mi?
-Hayır gerçekte değil.
Elini uzattığında elinden güç alarak ayağa kalktım. Kevin beni koltuklara yönlendirirken içimde bir korku vardı.
Koltuğa oturduğumda iyice rahatsız olmaya başlamıştım.
-Kevin neler oluyor?
-Anlatacağım ama kesinlikle sözümü kesmeyeceksin.
-Tamam anlat.
-Bak şimdi, Hena senin zihnini kontrol etmeye çalıştı fakat zihnine giremedi ve zihnine girmek için çaba sarf ettikçe elementlerin seni korumak için her şeyi yaptı. Ve şu an bulunduğumuz yer senin zihnin.
Elementlerin zihnini koruyorlar fakat zihnine bir duvar ördüler şu an bu duvarı sen bile yıkamıyorsun.
-Ne demek istiyorsun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPAL MÜHRÜ
FantasíaBilimden doğan fantastik bir hikaye. Aaron McBrown Çoğumuz dışlanmışızdır. Yada dışlanan insanları görmüşüzdür. Fiziksel görünüş. Düşünce biçimi. Tercihler. Hareketler. Aslında dışlanmak için bir nedene ihtiyacınız yoktur. Kendini küçük gören insanl...