26. Bölüm

3.6K 296 89
                                    

Adrian'ın odasına doğru yürürken içimdeki korku ve heyecanı bastırmaya çalışıyordum. Odanın önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım.

Ses gelmeyince tekrar çaldım. Fakat içeriden ses gelmiyordu. Telaşla kapıyı daha sert çalmaya başladım.

Yumruklarım ardı ardına kapıya inerken içimdeki korku da hat safhaya ulaşmıştı.

Kapıyı yumruklamaya devam ederken kapının birden açılmasıyla tutamadığım yumruğum karşımdaki kişinin yüzünde patladı.

-AAAAHHHH.

-Adrian iyi misin?

-Sayende değilim.

-İyi o zaman hâlâ yaşamana sevindim.

-Ne demek istiyorsun.

Elimdeki buruşturduğum kağıdı tereddüt etmeden ona uzattım. Tehlikede olduğunu bilmesi gerekiyordu.

Kağıdı eline aldığında tereddütle bana baktı. Kağıdı yavaş hareketlerle açarken içimde kağıdı ona yedirme isteği oluştu.

Sonunda kağıdı açtığında okumaya  başladı. Okuduğu her kelimede kaşları biraz daha çatılıyordu. Sona geldiğinde ise kaşları alayla kalktı. Yüzünde ise alaycı bir gülümseme oluştu.

-Sıkıyorsa çıksın karşıma.

-Sorunumuz da bu ya adil dövüşmüyor.

-Benim için endişelenme Aaron ben kolay lokma değilim.

-Saçma salak konuşma Adrian yemekhane de zehri yemeğine karıştırsa ruhun bile duymaz. Benim yanımdan ayrılma panzehri sadece ben yapabiliyorum.

-Gerek yok Aaron kendimi koruya bilirim. Ben bu okuldaki en güçlü su kontrolcüsüyüm.

-Edie de en güçlü ateş kontrolcüsüydü. Ama bu onun ölmesini engellemedi.

-Bu kişi her kimse ondan korkmak istemiyorum.

-Korkmuyoruz zaten sadece önlem alıyoruz sadece.

-Peki şimdi yediğimiz yemeklerden nasıl emin olacağız.

-Bilmiyorum.

Gerçekten bu bu kadar açken başımıza bunlar gelmek zorunda mıydı? Sinirle asansöre doğru ilerlerkenkendi kendime bir çözüm üretmeye çalışıyordum.

Adrian da asansöre bindiğinde yemekhane katına bastık ve birbirimize gergin bakışlar atmaya başladık.

Asansör durduğunda ise terddütlü olsam da asansörden inip yemekhane ye girdim.

Etrafı şüpheci bir şekilde süzerken neredeyse kimsenin olmaması beni rahatlatmıştı.

Ama yemeklerimizi alırken yine de tedirgindik. Masamıza geçtiğimizde gözlerim Seth'i aradı ama görünürlerde yoktu. Muhtemelen hâlâ yemekleri mideye indirmekle meşguldü.

Tekrar önüme döndüğümde Adrian'ı yemekle bakışırken gördüm. Bende önümdeki yemeğe bakmaya başladığımda karnımdan gelen sesle biraz utanmıştım.

Neyseki etrafta kimse yoktu da duymamıştı. Aşırı derecede açtım.

"Kevin sormayım dedim ama cidden çok açım. Zehir yok değil mi yemeklerimizde?"

"Bende ne zaman soracak diyordum. Yemekleriniz temiz gönül rahatlığıyla giyebilirsiniz."

"Teşekkürler. Ama her seferinde soracak mıyız?"

"Eğer yemeğinde zehir olursa sana söylerim bu Adrian için de geçerli."

"Sen de olmasan ölmüştüm."

OPAL MÜHRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin