13. Bölüm: Toprak kokusu

8.3K 534 228
                                    


Murat farkında olmadan saatler boyu meydanda Emir'i beklemişti. Emir'in ise yine çapkınlığı tutmuş, birkaç güzel kızın peşine takılıp Murat'ı tamamen unutmuştu. Hava kararıp sokaklar boşalınca Emir'in geleceğinden umudunu kesip gitmeye karar verdi. Zaten onun gelip gelmemesi de pek umurunda değildi. Onun tek düşündüğü Meryem'in nerede ve ne durumda olduğunu bilmemesiyle alakalıydı. Bu düşünce Murat'ı çıldırma noktasına kadar getirmişti. Bu yetmezmiş gibi bir de şu Serkan meselesi çıkmıştı. "Kimdi ki o Serkan? Neyin nesiydi? En önemlisi de Meryem'in nesiydi bu adam? Sevdiği kızla aynı cümlede neden anılıyordu? Karamsarlığına kıskançlık da eklenince, âni bir hareketle oturduğu yerden fırlayıp öfkesini sağa sola savurmaya başladı. Çöp tenekesine salladığı tekme içinde biriktirdiği hüsranı boşaltmaya yetmeyince öfkeyle en yakınındaki sokak lambasının direğini yumruklamaya başladı. Hıncını direkten çıkarırken "Serkan kim lan! Kim? Kim! Allah kahretsin beni! Sevdiğim kız ellerimden kayıp gidiyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum!" diye çaresizlik içinde kıvranıyordu. Öfkesini iyice boşalttıktan sonra, ağır adımlarla anayola doğru yürümeye başladı. Elleri yara bere içinde, ayakları ise bedenini zor taşıyordu. Attığı her adımda biraz daha düşerken dibi görünmez kör kuyulara, sanki biri kalbini yerinden söküp almış da yerine koca bir boşluk bırakmıştı içinde.

Yürüyerek gitmek için köy oldukça uzaktı. Anayolda yürümeye devam etse belki yoldan geçen bir aracı çevirip köyün girişine kadar otostop yapabilirdi fakat şu an kimseyle karşılaşıp konuşmak dahi istemiyordu. Yolunu kısaltmak için tarlalardan çaprazlamasına yürümeye karar verdi. Hem böylelikle kimseyle de karşılaşmazdı yolda.

Hancıoğlu konağında ortam gergindi. Meryem yalvaran bakışlarla Serkan'a bakıyordu. Ondan tek istediği babasının sorusunu olumsuz cevaplamasıydı. Serkan ise ilk defa Meryem'le göz teması kurmanın heyecanına kapılmış şiirler akıtıyordu bakışlarıyla.

"Kayboldum sevdiğim gözlerinin karasında
Yaşamam da
Ölümüm de iki dudağının arasında
Ya sev yaşat beni
Ya da öldür
Şuracıkta göm beni

Serkan içinden geçen bu sözlere yine kendisi hayret ediyordu. Bu kadar kısa bir sürede nasıl da Meryem'e böyle yoğun duygular besler olmuştu. Sevmek bu kadar kolay mıydı? Bu güne kadar hiçbir kıza böyle kapılmamıştı oysa. Çoğunlukla kızlar koşmuştu onun peşinden. Fakat Meryem farklıydı. Onda Serkan'ı çeken bir şey vardı. İlk gördüğü günden itibaren ona daha da çok aşık oluyordu. Şimdi babasına evet mi demeliydi yoksa hayır mı? Kalbi bu denli atarken bu kız için evet demek kolaydı fakat önce aşk testisinin kırılıp kırılmadığından emin olmak istiyordu. Aşkının karşılığı var mıydı bunu öğrenmeliydi. Düşünceli bir şekilde babasına çevirdi bakışlarını. "Baba bize zaman verin, biraz düşünelim." dedi.

Serkan'ın bu sözleriyle Meryem bir süredir tuttuğu nefesini salıvermiş, rahatlamıştı. Sanki omuzlarından ağır bir yük kalkmıştı. Kesin bir dille reddetmiş olmasa da Serkan şimdilik biraz zaman kazanmıştı. Sahi neden reddetmemişti Serkan?

                         . . .

Tamamen bitkin bir halde Murat köye ulaşmıştı. Aslında yürümek değildi onu bu kadar yoran. Parasızlıktan, çaresizlikten ve sevdiği kızdan uzak durmaktan çok yorulmuştu Murat. Onun simsiyah gözlerine ilk baktığı günden itibaren zifiri karanlıklarda kaybetmişti kalbini. O gün bugündür Meryem varsa yaşıyor, yoksa adeta ölüyordu.

Köyün kahvesinde biraz soluklandıktan sonra eve doğru yol aldı. Eve ulaştığında hiç de garip görünmeyen bir Garip Osman'la karşılaştı.
Babası küplere binmiş volta atıyordu kapının önünde. "Hele bi gelsin o it, ona gününü gösterecem! Köyün adamını kapıma dikmek de neymiş, gösterecem!" diye kükrüyordu.

BOZUK PARA (final oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin