12. bölüm: Serkan kim?

8.4K 525 156
                                    

Durmuşbey köyünde Meryem'siz doğan güneş yine Meryem'siz batıyordu ve Murat'ın günden güne umudu tükeniyordu. Her sabah koyunları Meryemlerin evinin yamacındaki tepede otlatıyor her akşam eve dönerken yolunu uzatıp evlerinin önünden geçiyordu. Bugün de evlerinin önünden geçerken umutsuzca yüzünü düşürdü yere. Gideli tam üç gün olmuştu ama hâlâ dönmemişti sol yanının sahibi. Kayseri dediğin yer ne kadar uzaktı ki? Bu zamana kadar dönmeleri gerekmiyor muydu? İçinde garip bir huzursuzluk vardı Murat'ın. Korkuyordu. Meryem'i arayıp konuşmak istiyordu içini rahatlatmak için ama ne evde ne de cepte bir telefon vardı. Yürüyerek de gidiş geliş iki saatini alırdı beldeye gitmek. Sabah akşam koyunlarla meşgul olduğu için gidip arayamıyordu sevdiğini.

Kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş derler ya hani... Onu da bu kara düşüncelerden kurtaran bir korna sesi oldu. Murat başını kaldırıp sesin geldiği tarafa doğru baktı. Arabadaki Emir'di. Anne tarafından akrabası. Murat'tan bir iki yaş küçüktü. Babası Ankara'da öğretmen olduğundan dolayı sadece yaz tatillerini köyde geçirirdi Emir. Köyde olduğu zamanlar Murat'la birlikte takılırdı. Yeri gelir onunla birlikte dağa çıkar çobanlık yapar, yeri gelir köyün kahvehanesinde karşı karşıya pişti atarlardı. Bazen de araba Emir'de olunca beldeye gidip takılırlardı. Köyde boş gezenin kalfasıymış gibi dolaşsa da Ankara'da tıp okuyordu Emir. Zeki çocuktu vesselam.

"Murat abi nasılsın iyi misin?"

"İyiyim Emir, hoşgeldin. Ne zaman geldiniz?"

"Dün geldik abi."

Murat gülümseyerek başıyla selam verdi. Başka zaman olsa bu haberi sevinçle karşılar durup Emir'in ve dayısının hasbıhalini sorardı fakat aklını ve kalbini kurcalayan onca karamsar düşünceyle meşgulken sadece biran önce geçip gitmek istedi oradan. "Bir ara uğra da görüşelim." deyip yoluna devam edecekti ki Emir'in "Abi Selahiye'ye gidiyorum, sen de gelir misin benimle?" diye sormasıyla duraksadı. İşte Murat'ın aradığı fırsat ayağına gelmişti. Sonunda Meryem'i arayabilecekti...

"Olur gelirim zaten benim de işim vardı beldede." diye cevap verdi. Emir içerden uzanıp kapının kilidini kaldırınca kapıyı açıp Emir'in yanına oturdu. "Ee... söyle bakalım dayıoğlu. Daha daha nasılsın!"

Kısa bir süre sonra Durmuşbey köyünün bağlı olduğu beldeye yaklaşınca Murat bakışlarını yoldan koparıp  dayıoğluna çevirdi. "Emir, benim ufak bir işim var. Sen beni postanenin yakınlarında bir yerde bırak, olur mu?"

Emir başını olumlu bir şekilde sallayarak postaneye giden sağ yolu almak için sinyal verdi. Postaneye yaklaşınca "Abi senin işin bitene kadar bekleyeyim mi yoksa gideyim mi?" diye sordu.

"Beklemene gerek yok sağ ol kardeşim. Ben işim bitince meydana gelirim orada buluşuruz." diye cevap verdi Murat. Arabadan inmek için hazırlanıyordu ki dönüp Emir'e minnettar bir bakış attı. "Oğlum var ya... Hızır gibi yetiştin çok sağ ol."

"Ne demek abi. Rica ederim."

Murat Emir'in arabasının uzaklaşmasını bekledikten sonra kontör almak için postaneye girdi.  Elini cebine attığında cüzdanında sadece 15 milyon tl olduğunu gördü. Yurt dışı hattı olduğu için bu parayla sadece beş, altı dakika anca konuşabilirdi. Elindeki paraya bakarken acı bir tebessüm belirdi dudaklarında. On beş milyonun beş milyonunu tekrar cenine koyarken "Bu da sigara parası olsun," gibi bir şeyler mırıldanarak telefon kulübesine girdi. Derin bir nefes alıp 0049'la başlayan numarayı çevirmeye başladı. Günler sonra sevdiği kızın sesini tekrar duyacağı için heyecanlıydı. Az sonra bütün korkuları sona erecekti, biliyordu. Meryem'in aşkıyla iyileşecekti yine.

Yarım saat önce...
Serkan'la Meryem eve döndüklerinde bütün gözler onları süzüyordu. Yunus ve Mesut'un konuştuklarından ailenin diğer fertleri de haberdar olmuş, hepsi bu kararı mutlulukla karşılamışlardı. Geriye bir tek Meryem ve Serkan kalmıştı fakat aşk testisi hâlâ Meryem'in çantasındaydı ve daha kırılmamıştı.

BOZUK PARA (final oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin