20. Bölüm: Seven bekler

6.5K 418 263
                                    

Durmuşbey'in üzerine lacivert bir yorgan gibi serilmişti gökyüzü. Ilık bir rüzgârın kovaladığı bulutların ardında bir görünüp bir kaybolan yıldızlar gökyüzünü aydınlatmak için muhakkak az sonra okunacak olan yatsı ezanını bekliyordu. Hasibe babaannenin karşı komşusu, sürekli sağı solu tamir etmeye çalıştığı için namı diğer Çekiç Hatçe, abdest yolundan dönerken gözüne takılan kapı kolunun boşlayan vidasını elindeki paslı tornavida ile sıkmaya çalışıyordu ki, yolu aydınlatarak yaklaşan arabaların karşı evin önünde durmasıyla uğraştığı işi bırakıp merakla kimlerin geldiğine baktı. Kapıda Salih'in minibüsünün yanı sıra bir de yabancı plakalı bir araba gördüğünde merakına yenik düşerek seslendi.

"Hasibe bacı siz misiniz? Nerelerdeydiniz gııı... Gaç gündür yoksunuz. Hoş geldiniz hele."

Hasibe gözlerini kısarak sesin geldiği tarafa baktı. Seslenen kişinin Çekiç Hatçe olduğunu anlayınca "Hoşbulduk komşum, çocuklarla Nevşâar'e gittiydik gezmeye." diye cevap verdi.

Çekiç Hatçe başıyla Serkan'ın arabasını işaret ederek, "Misafiriniz var ellaam?" diye devam etti meraklı bir ses tonunda.

Komşusuna cevap vermese daha da çok meraklanacağını bildiği için "He Hatçe bacı misafirimiz var." diyerek geçiştirdi Hasibe babaanne. Ailenin diğer fertleri eve girmek için Hasibe babaannenin kapıyı açmasını bekliyorlardı. Fakat Çekiç Hatice'nin merakı daha giderilmemişti. Kaç gündür köyde gezen dedikodunun doğru olup olmadığını öğrenmek istiyordu. "Hayrola komşu, ne misafiri bu? Yohsa hayırlı bir iş mi?" diye sordu merakını sesine yansıtarak.

"Eeeh! Yeter ama Hatçe, âhiret suali soruyon sen de mübarek!" diye diklendi Hasibe babaanne bıkkın bir şekilde. "Misafirler kapıda kaldı senin yüzünden. Sonra sor soracağını ben gidiyom hadi." diye ekleyerek yönünü eve çevirdi. Telaşlı adımlarla evin önünde bekleyen kalabalığın arasından sıvışırken hırkasının cebinden anahtarını çıkarıp mahçup bir tavırla kapıyı açtı ve misafirlerini evine buyur etti.

Konak kadar ihtişamlı olmasa da, Hasibe babaannenin evi de oldukça büyüktü. Onbeş yirmi basamak merdiven çıktıktan sonra geniş bir balkona ve aynı zamanda evin girişine ulaşıyordun. Dış kapı direk uzun ince bir koridora açılıyordu. Burada karşı karşıya olan dört kapı vardı. İlk ikisinin biri oturma odası diğeri ise mutfaktı. Sonraki kapılar da misafir odalarıydı. Koridorun sonu bir antreye açılıyordu, ve burdan tekrar üç yatak odasına ve banyo tuvalete giriş vardı. Evin zemin katı ise tandırlık ve garaj olarak kullanılıyordu.

Bir süre oturup dinlendikten sonra, Saliha eşini erzak alması için beldeye gönderdi. Bir saat sonra Mesut ellerinde market poşetleri ile dönünce, hanımlar da vakit kaybetmeden yemek yapmaya başladılar. Saliha etli bulgur pilavı pişirirken Salih dayının eşi Serpil yenge de yufka ekmeklerini ıslatıyordu. Meryem ise annesinin komutu üzerine çoban salatası yapıyordu. Çoban demişken... Tabii ki aklıyla fikriyle hatta ruhuyla bile Murat'ı düşünüyordu Meryem. Onu yeniden görmenin heyecanı dizlerinin bağını çözmüştü çözmesine de Murat'ın Serkan'ı da görmüş olabileceğinden dolayı çok tedirgindi. Elinden gelse şu an işi gücü bırakıp onun yanına koşmak isterdi ama gidemezdi. Serkan'la konuşmadan hiçbir şey yapamazdı. Çünkü parmağındaki yüzük ona istemediği birtakım sorumluluklar yüklemişti. Salatayı servis tabaklarına koyduktan sonra mutfaktan bir an önce sıvışmayı düşünüyordu ki annesi tekrar seslendi.

"Kızım nereye gidiyon? Dolaptan yoğurt çıkarıp biraz ayran çalkala, bir de şu babaannenin yaptığı kelek turşusu var ya... Ondan da koy bir tabağa."

Meryem yüzünü düşürerek buz dolabına yöneldiğinde Saliha otomatik tüfeğe bağlamışçasına komutlar yağdırmaya devam etti. "Sonra da masayı kurmaya başla. Acıktı herkes."

BOZUK PARA (final oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin