Yoğun bakım odasında annesinin az önce kopardığı bağlardan habersiz yatıyordu Murat. Az önce onu sarıp sarmalayan kokunun üzerinden çekilmesiyle başlayan rahatsızlık onda bir uyanma hissi başlatmıştı. Kuruyan dudaklarını aralayıp yutkundu. Boğazı çok acıyordu. Bir kere daha yutkunup kısık bir sesle "Meryem..." diye mırıldandı. Hiçbir karşılık alamayınca gözlerini kırpıştırarak araladı fakat yoğun ışıktan dolayı göz kapaklarını tekrar düşürmek sorunda kaldı. "Meryem..." diye mırıldandı tekrar. Az önce onun varlığını hissettiğine, hatta tam da dudaklarının üzerinde bunu hissettiğine, neredeyse emindi fakat seslenmelerine bir karşılık alamayınca, büyük bir hayal kırıklığı içinde kendini tekrar derin bir uykunun kollarına bıraktı.Meryem de kendini bırakmak üzereydi. Ayakta zor duruyordu. Haklıydı Güler anne. Hak etmiyordu Murat'ı. Sevdasına sahip çıkamamış, ona ihanet etmişti. Hep pes eden taraf olmuştu. Babasıyla annesinin baskılarına sessiz kalırken... Serkan'la sözlenirken... Murat'a vazgeçtim derken bile yine en kolay yolu seçmişti. Oysa sevgi mücadele gerektirirdi. Eğer bu mücadeleyi gösterecek cesareti olmuş olsaydı sevdiği adamın şimdi hayatı tehlikede olmayacaktı. Bu suçluluk duygusunu bir kambur gibi sırtına yüklerken koşarak uzaklaştı Meryem Güler'in yanından. Adımları onu hastanenin çıkışına götürene kadar hiç durmadı. Çıkışa ulaştığında yaşadıklarına daha fazla dayanamayıp gözyaşları içinde yere yığılacaktı ki Serkan son anda yetişip onu kollarından tutarak düşmesini engelledi. "Meryem sakın... Sakın düşeyim deme... Dik dur. Bakma sen o kadına. Senin suçun değildi." diyerek onu hastane önündeki bir banka yönlendirip oturttu. Sonra aralarına mesafe bırakarak Meryem'in yanına oturup ellerini onun üzerinden çekti. Tekrar birilerinin görüp yanlış anlamasını istemiyordu.
"Hayır haklı kadın." dedi Meryem ellerini yüzüne kapatıp ağlayarak. "Hata üstüne hata yaptım. Ailelerimiz bizi sözlerken sessiz kalmam büyük bir hataydı. Seni Durmuşbey'e kadar peşimden sürüklemem, Murat'ın seni görünce ne kadar üzüleceğini düşünememem çok daha büyük bir hataydı. Ama dağ evinde söz yüzüğünü parmağımdan çıkarmamış olmam... O başlı başına bir salaklıktı işte... Biz bu yüzden kavga ettik Serkan... Daha önce seni suçlamıştım haksız yere ama şimdi anlıyorum ki her şey benim yüzümden yaşandı. Murat'ın bu hale gelmesine ben sebep oldum."
Serkan bütün duyduklarının arasında Meryem'in söz yüzüğünü çıkarmamış olmamasına takılmıştı. Uslanmayan kalbi bunu duyduğumda istemsizce hızlanmıştı. "S-söz yüzüğünü mü? N-neden çıkarmamıştın ki?" diye sordu kekeleyerek. Senine umut kırıntılarının yerleşmesine engel olamamıştı.
Meryem'in ellerini yüzünden çekip, "Çünkü parmağımdaki o kahrolası lanet halkasını unutacak kadar çok mutluydum onun yanında." demesiyle bütün umut kırıntıları yine yok oldu. Aralarındaki bağı hiçbir zaman lanet olarak görmemişti Serkan. Sevgisinin karşılıksız olduğunu biliyordu ama Meryem'in bu ilişkiyi bir lanet olarak nitelendirmesine içten çok kırılmıştı.
"Sen burada kal ben bir taksi bulup geliyorum hemen." diyerek ayağa kalktığında gözlerinde biriken suları elinin tersiyle kuruladı. Ne acı bir şeydi. Onun lanet halkası Serkan'ın en mutlu rüyasıydı. Peri Kızı masalının prensiydi o, masal yalan prenses yalan ama prensin aşkı gerçekti. Şimdi nasibine sadece Peri Kızı'nın mutluluğunu dilemek kalmıştı. Bunun için buradaydı, kendi mutluluğu pahasına da olsa Meryem'in mutlu olmasını istiyordu.
Meryem bitkin bir şekilde bakışlarını kaldırım taşlarına daldırıp Serkan'ın dönmesini beklerken "Kızım ne işin var senin burada?" diye soran tanıdık bir sesle irkilip korku ve şaşkınlık barındıran bakışlarını sesin geldiği yöne kaldırdı.
"Anne.. Baba... sizin ne işiniz var burada?" diye sorunca Mesut keskin bir dille, "Kızım aynı soruyu annen sana sormuştu farkındaysan? asıl senin ne işin var burada?" diyerek tersledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZUK PARA (final oldu)
General FictionSevmek biraz da vazgeçmektir aslında. Biraz kendinden vazgeçersin... Biraz da hayallerinden...Bazen ise sevdiğin için hayatını altüst edersin hiç düşünmeden. Kaybettiğinin hesabını yapmazsın severken. Bir gün dönüp bakınca anlarsın ne kadar kaybetti...