21. Bölüm: Hesaplaşma

6.2K 447 314
                                    

Bazen ağlayamamak ağlamaktan zordur. Düğüm düğüm birikir boğazına içinde tuttukların yutkunamazsın. Susarsın sadece konuşmazsın da. Kalakalırsın susmakla ağlamak arasında. İşte öyle bir araftaydı şimdi Serkan da. Meryem'in harelerinde küçücük bir umut bulamazken kalbinde saklı tuttuğu duygular bir çağlayan gibi taşmak üzereydi gözlerinden. Ağlayabilse belki çözülecekti lâl olan dili. Ağlayabilse... Dili sussa da anlatacaktı göz yaşları onu ne kadar sevdiğini...Gözlerinde yıkılan hayallerin enkazıyla kollarının kavramasından sıyrılmaya çalışan Peri Kızı'na bakıyordu Serkan. Bırakınca biliyordu ki kuş olup uçacaktı. Bir başkasının masalı olacaktı. Sırf bu sonu geciktirmek için tutuyordu onu. Ama daha ne kadar tutabilir, bilmiyordu.

Serkan bir âşıktı. Aşk ise sevmenin en olgunlaşmamış haliydi. Bencil bir duyguydu. Hep kendine isterdi. Serkan da şu an Meryem'i sadece kendine istiyordu. Onu bırakmak istemiyordu.

Meryem ise onun aksine, bir an önce ayrılmak istiyordu bulunduğu kolların arasından. Aralarındaki bu yakınlıktan son derece rahatsızdı. Ellerini Serkan'ın göğsüne bastırıp var gücüyle onu itmeye başladı. "Serkan ne yapıyorsun? Bıraksana beni! Serkan bırakır mısın?" diye ısrar ediyordu. Fakat Meryem çırpındıkça belindeki elin kavraması daha da belirginleşiyordu. Artık canı yanmaya başlamıştı. Ağlamaklı bir şekilde tekrar yalvardı. "Serkan n'olur bırak beni. Murat bizi böyle görsün istemiyorum." dediğinde Serkan duyduğu isimle aniden bıraktı Meryem'i. Onun kalbi her atışta Meryem diyordu fakat Meryem hâlâ Murat diyordu. Olmayacak bir duaya âmin demekti onunki. Sevdiği kadının ondan birkaç adım uzaklaşmasını izlerken meftunu olduğu gece karası gözlerden yaşlar aktığını gördü. Pişmanlık içinde başını salladı. Meryem'e karşılıksız aşkının yükünü yüklemeye hakkı yoktu. Susacaktı... Susmalıydı...

"Ağlama. Özür dilerim." dedi titrek bir sesle. "Ağlama dayanamam." diye tekrarladı içinden. Meryem'in ıslanan yüzünü kurulamak için avucunun içine almak istediğinde "Dokunma ona!" diye bir ses yankılandı derede. Daha sesin hangi yönden geldiğini anlamadan yüzüne inen bir yumrukla geriye doğru savruldu. Son anda dengesini koruyarak duruşunu tekrar dikleştirdiğinde karşısında gördüğü adamla kaşları çatıldı. Gelmişti işte yalancı masalının hırsızı... Peri Kızı'nın bileğinden tutup "Konuşmamız lazım." diyordu. Sanki o orada hiç yokmuş gibi davranıyordu. Meryem'in gözü ise o hırsızdan başka kimseyi görmüyordu. "Murat açıklayabilirim." diyordu ağlayarak. Kahretsin! Peri Kızı'nın kalp hırsızıydı da aynı zamanda bu adam. Onların masalının hırsızı asıl kendisiydi. Peki neden her şeyi elinden alınacakmış gibi hissediyordu o zaman?

Bakışları Meryem'in parmağındaki yüzüğe kaydı. Dudağının kenarından çenesine doğru akan ılık sıvıyı elinin tersiyle silip "Asıl sen dokunma!" diye yükseltti sesini. O burada yokmuş gibi davranamazdı bu adam. Gururunun bu denli ayaklar altına alınmasına müsaade edemezdi. Murat duraksayıp ona doğru dönünce kendinden daha emin bir ses tonuyla devam etti. "O tuttuğun bilekteki elin parmağında hâlâ benim yüzüğüm var. O yüzden asıl sen dokunma!" dedi.

"Parmağına bir yüzük takınca benim onunla olan geçmişimi bir anda sildiğini mi zannettin?" diye cevap verdi Murat, inatla Meryem'in bileğini daha da sıkı kavrayarak. "Onu önce ben sevdim lan! Bir yıl boyunca her gün ama her gün onun dönmesini bekledim. Şimdi bu günlerimin hesabını sormak da hakkım. Bana bunu neden yaptı anlatacak!" diye gürledi.

Murat öfkeli bir şekilde Meryem'i çekiştirerek kayalıkların ardına doğru yürümek istediğinde Serkan koşar adımlarla yaklaşarak Meryem'in diğer bileğini kavradı. "Sana ona dokunma demiştim!" diye bağırdı.

"Eceline mi susadın lan sen!" diye karşılık verdi Murat. "Sana sadece konuşacağım dedim!"

"Ben de sana dokunma dedim!" dedi Serkan kararlı bir şekilde ve Murat'ın üzerine doğru atılıp az önceki yediği yumruğun karşılığını verdi.

BOZUK PARA (final oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin