"Ben bir başkasını seviyorum."Bu sözler bir mızrak misali kalbini delip geçerken, bir süre daha yankılandı Serkan'ın zihninde. Korktuğu cevabı almıştı işte, şimdi ne yapacaktı? Hiçbir şey hissetmemiş gibi unutmalı mıydı ona hiç kurmadığı hayalleri kurduran kızı? Yoksa aşkı için savaşmalı mıydı? Daha önce kimseyi sevmemişti ki, o yüzden nasıl unutulur bilmiyordu. Daha önce kelimelerin insanın canını bu kadar yakabildiğini de bilmiyordu Serkan. Göğsünün tam ortasında öyle bir acı vardı ki yavaş yavaş kan kaybediyordu sanki. Kanayan kalbini bağrından söküp un ufak etmeden önce, içinde tek bir zerre umut kalmaması için "Kim?" diye sordu yaralanan bakışlarla. Aslında kim olduğunun ne önemi vardı ki? Önemli olan Meryem'in onu sevmiyor olmasıydı. Ama sormuştu yine de yarasına tuz basarcasına. Peri Kızı'nın gece karası gözlerine bakıp sessizce veda etti binbir gece masalları yazdığı bakışlara. Derin bir nefes alıp dik durmaya çalıştı. "Kim dedim? Seni az önce arayan kişi mi?" diye değiştirdi sorusunu cevap alamayınca. Sesi istemsizce biraz kırgın çıkmıştı.
"Kim aradı ki beni?" diye sordu Meryem telaşlı bir şekilde. "M-Murat mıydı?"
"Demek ismi Murat'mış." diye düşündü Serkan. Göğsündeki acının bir ismi vardı artık. "Murat."
"Bilmem, senin sözlüm olduğunu söylediğimde telefonu yüzüme kapattı." dedi.
"Ne dedin sen?" diye sayılayarak yataktan kalktı Meryem. Serkan'ın karşısına dikilip "Sen ne yaptığının farkında mısın?" diye sordu titrek bir sesle. Sevdiği adamın ela gözleri şimşek çakıyordu zihninde. Bir kabus gibi çöküyordu tek tek en kötü ihtimaller yüreğine. Murat öğrenmişti demek sözlendiğini. Başını olumsuzca sallayıp ellerini yüzüne kapattı. Nasıl bir girdapa düşmüştü böyle. Ellerini yüzünden kaydırıp derin bir of çekti. "Ne yaptın sen Serkan, neden söyledin bunu."
"Neden mi söyledim? Daha birkaç saat önce sözlendiğimiz için olabilir mi Meryem? Madem bir başkasını seviyordun neden benimle sözlenmeyi kabul ettin?" diye sorarken Serkan'ın sesi istemsizce yükselmişti.
"Ben etmedim ki, sen etmişsin." dedi Meryem suçlayan bir ses tonunda. "Senin hemen kabul edeceğini düşünemedim. Etmezsin sandım. Ne bileyim! Hem annemler beni tehdit edince..."
"Dur bir dakika! Ne tehditi?"
Meryem kararsız bir şekilde karşısındaki adama baktı. Ona güvenebilir miydi bilmiyordu ama artık içindekileri biriyle paylaşmalıydı. Derin bir iç çekerek yatağın kenarına çöktü. "Hiçbir şey bilmiyorsun Serkan. Benim neler yaşadığımı hiç bilmiyorsun." dedi titrek bir sesle. Dizlerini kaldırıp başını vücutuyla dizlerinin arasına gömdü ve sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Hıçkırıklarının aradında Murat'ı ve Durmuşbey köyünde yaşananları anlatırken kendi derdiyle o kadar meşguldü ki Meryem, her kelimesiyle Serkan'ı nasıl bir uçuruma ittiğini bilmeden, döktü kalbine ağırlık veren gerçekleri.
Serkan derin bir sessizlik içinde Meryem'i dinliyor gibi görünse de artık onu duymuyordu. Söylenen kelimeler ona bir uğultu olarak ulaşıyordu. Meryem'in kurduğu o ilk cümle öyle bir yangın başlatmıştı ki içinde, o yangın yakıp kül ederken vücudundaki her bir zerreyi, bir kalkan gibi sarıp sarmalamıştı hissettiği bu acı bedenini. Nefesinin boğazında düğümlendiğini hissettiğinde daha fazla katlanamadı sevdiği kızın başka bir adam için ağladığını görmeye ve koşar adımlarla attı kendini odadan dışarıya. Evdeki kalabalığa görünmeden bahçeye çıkıp biraz temiz hava almak istedi. Bronşlarına oksijen ulaşırken yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyordu. "Salak Serkan! Nasıl bu kadar salak olabildin? Gözlerine bir kere bile bakmayan bu kızı nasıl kendine aşık sanabildin!" diyerek sol yanını dövüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZUK PARA (final oldu)
General FictionSevmek biraz da vazgeçmektir aslında. Biraz kendinden vazgeçersin... Biraz da hayallerinden...Bazen ise sevdiğin için hayatını altüst edersin hiç düşünmeden. Kaybettiğinin hesabını yapmazsın severken. Bir gün dönüp bakınca anlarsın ne kadar kaybetti...