Makbule Hanım misafir odasında oğlunun yüzündeki yaraları pansuman yaparken Yunus Bey de odada düşünceli bir şekilde volta atıyordu. Serkan'ın olayı eksik anlattığını düşünüyordu. Ondan gizlenen birtakım şeylerin olduğunu sezmişti. Hani sinek küçüktür, mide bulandırır hesabı. Kuşkulu bir durum ne kadar önemsiz gibi görünse de insanın utanılacak bir duruma düşmesine yol açabilirdi. Meryem zorla kaçırılmış olsa da bu utanılacak bir duruma düşmelerine engel olmayacaktı. İnsanlar konuşacaktı... Kötü konuşacaklardı.
"Oğlum bak!" dedi ani bir şekilde odada yürümesini sonlandırarak. "İster kaçmış olsun, ister kaçırılmış, bizim bu kızla işimiz olmaz artık anladın mı!"
Serkan'ın bu dediğine cevap vermesini beklemeden devam etti. "O yüzden bir an önce toparlanıp gidelim buradan. Ürgüp'e dönelim!"
Serkan annesinin yüzündeki morluklara uzanan elini tutup yüzünü babasına çevirdi. "Ben Meryem'in iyi olduğunu öğrenmeden bir yere gidemem bana. Ona sırtımı dönemem." diye karşılık verdi.
"Ne demek gidemem?" diye atıldı Yunus. "O seni bırakıp gitti ama o... o... O kimse o da muamma gerçi de... Elin adamı durduk yere ne diye kaçırsın senin sözlünü? Bir de bunu düşün! Artık burada kalmak için bir sebepimiz yok."
"Var baba. Daha karakola gidip şikayette bulunacağım."
"Ne yapacaksın, ne yapacaksın?" diye sordu Yunus Bey şaşkınlıkla. O bu olay duyulmadan gitmek istiyordu buradan, oğlu da daha şikayette bulunacağım diyordu.
"Doğru duydun baba. O adamı beni dövüp sözlümü zorla kaçırdığı için şikayet edeceğim."
Yunus Bey öfkeli bir şekilde oğluna yaklaşıp onu kolundan kavrayarak ayağa kaldırdı. "Anlamıyorsun galiba oğlum! O kız ister kaçırılmış olsun ister kaçmış, geceyi bir başkasıyla geçirecek olan birinden olmaz! Ne sana kadın olur ne bize gelin, anlasana!"
"Hayır baba!" dedi Serkan babasının imasıyla gözleri dolarken. Başını olumsuzca salladı. Bunları şimdi düşünmek istemiyordu. Sadece Meryem'in iyi olup olmadığını öğrenmek istiyordu. O kadar.
"Hayır asıl sen anlamıyorsun baba." diye devam etti titrek bir sesle. "Aklıma Meryem'i sen düşürdün, ama o aynı zamanda kalbime de düştü. Aklımı kontrol edebilirsin... Edebilirim ama kalbimi edemem."
"Ya... Demek kalbini kontrol edemezsin. Bekle ve gör ozaman onun o adamın karısı olarak nasıl köye döndüğünü."
Serkan çene kaslarını seğirterek yüzünü pencereye çevirip bakışlarını kaçırdı. Sözler ancak bu kadar yakabilirdi bir insanın canını. Fakat içinde kısık bir ses onun bu son için bu yola çıktığını da fısıldıyordu. Eğer babasının dediği gibiyse şikayetini geri çekip onlara mutluluk dileyecekti. Eğer değilse... Meryem'in başına bir kötülük geldiyse de, Serkan sonuna kadar onun yanında olacaktı.
"Onun benden kendi rızasıyla gidip gitmediğini öğrenmeden ayrılmayacağım buradan baba." dedi kararlılığını sesine yansıtarak. "İstiyorsanız siz gidin, ben kalıyorum."
Serkan'la Yunus Bey'in konuşmalarına kulak misafiri olan, daha doğrusu salonda kapı dinleyen Mesut, arkadaşının sözlerine kırılırken, Serkan'ın söylediklerine burukça gülümsedi. Ağabeyi yerine koyduğu dostundan mert çıkmıştı Serkan. Demek ki mevzu bahis namus olunca yirmi yıllık bir dostluğun da bir önemi kalmıyormuş. Meryem'i ona bu utancı yaşattığı için hiçbir zaman affetmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZUK PARA (final oldu)
General FictionSevmek biraz da vazgeçmektir aslında. Biraz kendinden vazgeçersin... Biraz da hayallerinden...Bazen ise sevdiğin için hayatını altüst edersin hiç düşünmeden. Kaybettiğinin hesabını yapmazsın severken. Bir gün dönüp bakınca anlarsın ne kadar kaybetti...