28. Bölüm: Sakçalık

5.2K 372 264
                                    


Serkan endişe içeren bakışlarını kaç gündür görmek için can attığı kızın üzerinde gezdiriyordu. Gözlerinin etrafı mosmor, yüzü ve elbisesi kan içindeydi. Ne olmuştu da Peri Kızı'na bu haldeydi? O Murat denen adam ona ne yapmıştı? Elini yüzündeki kan izlerine doğru uzattığında Meryem ürkekçe geri çekildi. "Senin ne işin var burada?" diye sorarken sesi öfkeliydi.

"Senin için geldim, çok merak ettim seni." demek istedi fakat Meryem'in gözlerindeki mesafe buna engel oldu. Ona doğru bir adım daha attığında Meryem sendeleyerek uzaklaştı ondan.  Neden kaçıyordu Peri Kızı ondan?

Meryem Serkan'ın ona dokunmasını dahi istemiyordu. Mutluluğunun celladıydı o. Verdiği sözü tutmayandı. Sevdiği adamla arasında durandı. Serkan'ın ardında asker üniformalı adamlar belirince gözlerindeki yıkımla birlikte tekrar baktı ona.

"Neden yaptın bunu?" diye sordu donuk bir sesle. "Neden mutlu olmamıza izin vermedin?"

Serkan ne diyeceğini bilemez bir halde sevdiği kıza bakarken askerlerden biri öne çıkıp, "Uzman Çavuş Mert Tamer ben hanımefendi. Sözlünüz sizin Murat Ayaz tarafından kaçırıldığınıza dair bir şikayette bulundu." diyerek araya girdi. Ardından birçok şey daha dedi fakat Meryem ilk söylediğinden sonra kendini tamamen kapatmıştı söylenilenlere. Başını olumsuzca sallayarak uzaklaştı kapıdaki adamlardan. Tamam belki de iki günlük rüyaydı yaşadıkları ama bu kabusa uyanmayı hiç istemiyordu Meryem. Sevdiği adamın gidişinin ardından bir de böyle yıkılmak istemiyordu. "Hayır... Hayır doğru değil bu!" diye sayıklayarak biraz daha uzaklaştı. Murat'la geçirdiği bütün anlar bir bir canlanmaya başladı gözlerinde. Mert Tamer'in işaretiyle eve giren askerler yanından geçip yatak odasına girerken farketmedi bile onları. Kulaklarında Murat'ın son sözleri çınlayıp duruyordu.

"Demek öyle... Demek vazgeçiyorsun benden..." diyordu sevdiği adam sürekli.

Askerler küçücük dağ evini didik didik aradıktan sonra "Komutanım burada başka kimse yok." diye seslendiklerinde Uzman Çavuş Meryem'e dönüp Murat'ın nerede olduğunu sordu.

Meryem ise gözünde canlanan anılarda yine dizlerinin üzerine toprağa düşmüştü giden Murat'ın ardından. "Dur gitme." diye sızlanarak ağlıyordu.

Tamer Komutan tekrar seslendi Meryem'e.
"Meryem Hanım size soruyorum. Neden ağlıyorsunuz? Cevap versenize!"

Serkan onun bu halini görünce paniğe kapılarak bir iki adımla aralarındaki mesafeyi kapatıp Meryem'in kollarından kavradı. Onu telaşlı bir şekilde sarsarken "Meryem konuşsana! O adam nerde? Ne yaptı sana?" diye bağırdığında, Meryem Serkan'ın göğsünü yumruklayarak, "O gitti anladın mı! O beni bırakıp gitti!" diye çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Aldığı nefesler hıçkırıklarda boğulurken yumruklarının şiddeti de giderek azalıyordu. Çok yorulmuştu Meryem. Yaşadığı her şey onu çok yormuştu. Bundan sonra olacaklardan da çok korkuyordu. Hıçkırıkları sessizleşirken ayaklarında başlayan hissizlik bütün bedenine yayılıyordu. Son kalan gücüyle bir yumruk daha indirdi Serkan'ın göğsüne. Gözlerine inen karanlık perdeye teslim olmadan önce "Hepsi senin yüzünden." diye mırıldanarak kendini onu ele geçiren hissizliğin kollarına bıraktı.

Serkan kollarına yığılan Meryem'i telaşlı bir şekilde kaparak Uzman Çavuş Mert Tamer'e seslendi. "Bayıldı komutanım. Hastaneye gidelim hemen."

                                . . .

Meryem gözlerini tekrar açtığında bulanık bir beyazlık karşıladı onu. Etrafında tanıdık sesler "Uyandı." diye seviniyorlardı. Bulanıklık netleşince uyandığına sevinenlerin yüzleri de netleşti. Annesi, babası, kardeşi, babaannesi, Serkan... Herkes ordaydı. Ya Murat? Murat nerdeydi? Asıl yanında olması gereken kişi neden yoktu yanında?

BOZUK PARA (final oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin