38. Bölüm: Dünürcü

5K 348 191
                                    

Okuduktan sonra yıldıza basmayı unutmayalım olur mu 🤭🤭

İyi okumalar!

Meryem odasında eli inip kalkan göğsünün üzerinde dinliyordu kapının ardında konuşulanları. Özür diliyorlardı. İşin aslını Murat uyanınca öğrendik diyorlardı. Murat'ı uyanmıştı demek ve uyanır uyanmaz onu sormuştu... Ilık bir yaz akşamı yükselen ateş böcekleri gibi tek tek yanmaya başlamıştı kalbinde söndürdüğü umutları. Karnında yine bir kelebek sürüsü kanat çırpıyordu Meryem'in. Çok mu erken seviniyordu bilmiyordu ama sonunda her şeyin düzeleceğini hissediyordu. Konuşulanları daha iyi duymak için kulağını kapıya iyice yapıştırdığında Tahsin denilen adam,

"Bak bu gençler birbirini seviyorlar inat edip yakmayın çocukları." diyordu. Ah ne güzel konuşuyordu bu adam. Bunca zaman neredeydi? Dudaklarının ucu keyifle kıvrıldı Meryem'in. Sevmişti bu Tahsin bey amcayı. Sonra kendi babasının sesini duydu. Soldu yine dudak ucuna sıkıştırdığı mutluluğu.

"İnatla alakası yok Tahsin, gızımın namusuna laf eden bir babanın oğluna verecek gızım yok benim."

Namus... Yine o kelime. Hep başkaları karar veriyordu kimin namuslu, kimin namussuz olduğuna. Neden sormuyorlardı ki Meryem'e sen kimsin diye? Namuslu musun namussuz mu diye. Sadece başkalarının ne düşündüğünü düşünemeyecek kadar birini düşünmüş ve sevmişti Meryem. Onu düşünmekten kendini bile unutmuştu. Bu namussuzluk muydu? Kimin ne düşündüğü umurunda bile değildi aslında. O sadece sevdiği adamı istiyordu. Onun için diğer bütün hayallerinden geçendi o. Onu kendinden bile çok sevendi.

"Osman eniştemin mizacı biraz serttir Mesut, kabul ediyorum ama Murat babası değil. Babasının söylediği bir söz için oğlunu ve hatta kendi kızını cezalandırma. Gel tatlıya bağlayalım bu işi."

Mesut'un bu sözlerin ardından sessiz kalması Tahsin'i daha da cesaretlendirmişti.

"Hassasiyetinizi anlıyorum ama bundan önce yaşananların üzerine bir sünger çekelim diyorum. Madem bu iki gönül birbirini istiyor, Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızını istiyorum senden Mesut."

Mesut ne hayır diyebiliyor ne de kabul edebiliyordu. Bir yanda Garip Osman'ın sözleri bir yanda da Meryem'in o çocukla dağa kaçtığı gerçeği... Bir yanda da kızının seven kalbi... Onun kalbinin sesine sağır olduğu için yaşanmıştı tüm bunlar. Ne yapmalıydı bilmiyordu? Bir baba olarak gururundan vazgeçebilirdi fakat kızının onurunu korumak da onun göreviydi. Kararsız bir şekilde önce annesine sonra eşine baktı. Sonra bakışlarını Güler'e çevirdi.

"Eğer gocan gelip benden özür diler ve gızımı Allah'ın emriyle isterse, ona zorluk çıkarmayacağıma dair söz veriyorum size." dedi.

Tahsin Mesut'un verdiği bu karara memnun kalırken, Güler'in yüzü düşmüştü. Eşini iyi tanıyordu, kolay kolay ikna olmayacağını biliyordu. Meryem ise göğün yedi kat üstündeydi yine. Mutluluğu içine sığmıyordu. Odadan çıkıp babasının boynuna atılmamak için kendini zor tutuyordu. Babası Murat'la evlenmesini kabul etmişti. Dahası var mıydı? İlk defa yalnız değildi bu sevdada. İlk defa ailesini yanında hissediyordu.

Kısa bir süre sonra Tahsin'le Güler müsaade isteyip kalktılar. Hasibe babaanne onları yolcu ederken Güler'i kolundan tutup bir kenara çekti. "Gocana söyle elini çabuk dutsun, bir haftaya Almanya'ya dönecekler." diye fısıldadı.

BOZUK PARA (final oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin