15. Bölüm: Havadis

7.4K 469 153
                                    

Aysel annesini aniden karşısında görünce yaramazlık yaparken suç üstü yakalanan çocuklar gibi donup kalmıştı. Bulunduğu oda kendisine ait olmasına rağmen bir an ne diyeceğini bilememişti. Acaba yüzünden belli oluyor muydu az önceki heyecanı? Yanaklarının yandığını hissediyordu. Elini başındaki yazmasının ucuna götürüp oyasıyla oynamaya başladı.

"N-ne demek anne ne işin var? A-asıl Murat ağabeyimin ne işi var benim odamda?" diyerek üste çıkarken odanın heyecanını gizleyecek kadar karanlık olduğuna içten içe şükrediyordu.

"İyi de... Sen teyzenlerde kalmayacak mıydın kızım? Sen orada kalacaksın diye ben Murat'a burada kalabileceğini söyledim."

"Sıkıldım teyzemlerde. Kuzenlerim de erkenden uyuyunca enişteme beni eve bırakmasını söyledim. Murat ağabeyimin burada kalacağını bilseydim..." deyip sustu Aysel. Onun burada kalacağını bilseydi yine gelirdi eve. Hatta daha erken gelirdi. Zaten günlerdir görmemişti Murat'ı. Burnunda tütüyordu. Bir de kulağına çalınan şu dedikodular vardı canını sıkan. O gün o konuşulanların hiçbiri yaşanmamıştı, bunu biliyordu Aysel. Fakat o gün Murat'ın o kıza nasıl baktığını da biliyordu. Bugüne kadar daha bir kere bakmamıştı kendisine o kıza baktığı gibi.

Fatma'ya kızının açıklaması mantıklı geldiği için bu konunun üzerinde daha fazla durmadı.
"İyi o zaman gel sen benimle yat. Baban da salondaki kanepede yatsın." diyerek Aysel'in kolundan kavrayıp odanın dışına doğru çekiştirmeye başladı. "Murat ağabeyin uyanmasın, dinlensin, dün gece amcanla kavga etmişler de zor bir gün geçirdi."

Aysel  annesinin bu ağabey kelimesinden nefret ediyordu. Aslı arası altı ay vardı aralarında. Akran sayılırlardı. Gözlerini devirerek annesinin onu odadan çıkarmasına izin verdi. Birkaç saat sonra annesinin yanında kıpırdamadan yatarken içi hâlâ kıpır kıpırdı. Kalbinin aralanan kapısından sızan aşkını bundan sonra gizli tutabilecek miydi bilmiyordu ama zorlanacağı kesindi. Bir kere çıkarmıştı çünkü gün yüzüne. Bir kere izin vermişti kalbinden diline taşmasına. Bundan sonra saklı tutması daha da zor olacaktı.

    

Sabahın ilk ışıkları perde aralığından odaya sızarken Murat'ın dudakları bir tebessümle kıvrıldı. Bütün gece Meryem'li rüyalar görmüştü. Rüyada bile olsa, sevdiğini görmek ona iyi gelmişti. Kollarını gerinerek havaya kaldırırken rüyasında gördüğü yüze doymayan gözlerini kırpıştırarak açtı. Ellerini başının altında birleştirip bakışlarını tavana daldırdı.  Bugün dünden daha emindi Meryem'in sevgisinden. Sevdiğine güvenecek ve sabırla bekleyecekti onun dönmesini. Sevmenin yarısı da beklemek değil miydi zaten?

Yatakta doğrularak oturma pozisyonuna geçerken gece gördüğü rüyanın bir sahnesi canlandı gözlerinde. Meryem yanına uzanıp kulağına onu sevdiğini fısıldamıştı rüyasında. Bu rüya o kadar gerçekçiydi ki sanki gerçekten sarılıp dokunmuştu ona. Öyle hissetmişti Murat. Gece gelip onu görmüş olabilir miydi? Başını olumsuzca sallayarak bu saçma düşünceyi zihninden hemen sildi. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Meryem köyde bile değildi. Üstelik nerede olduğunu da bilmiyordu. Bu gerçeği hatırladığında bal gözlerinin rengi hüzünle koyulaştı. Oflayarak yataktan bacaklarını sarkıtıp ağır hareketlerle kalkıp üzerini giyindi. Sonra dün akşam yengesinin serdiği temiz çarşafı ve nevresimi çıkartıp yorganı havalandırmak için pencereden sarkıttı. Kucağında tepelediği çarşaf ve nevresimle birlikte salona çıktığında, onu görür görmez banyonun kapısının önünde eli yazmasının oyasında asılı kalan Aysel'le karşılaştı.

Murat ihtiyatlı bir ses tonuyla, "Günaydın emmıızı (emmi kızı). Seni de yerinden ettik galiba? Kusura kalma." dediğinde Aysel'in yanakları yazmasındaki çiçek desenlerinin rengini alırken mutfaktan çıkan Fatma yenge "Günaydın oğlum. Aşk olsun ne kusuru." diye cevap verdi. "Hem neden topladın ki sen onları, biz yapardık." diye devam edip kapının önünde aval aval bakan kızını çarşafları alması konusunda telkin etti.

BOZUK PARA (final oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin