İyi okumalar💕Imagine Dragons- Bad Liar
***
Genç adam, üzerine geçirdiği zümrüt yeşili kazağının yakasını düzeltirken uzamaya başlayan kırmızı saçlarını süzdü. Bu renge geçtiğinden beri düzenli olarak boyasını yeniliyor, tıpkı öfkesine yaptığı gibi taze kalmasını sağlıyordu.
Taehyung, hep öfkeliydi. Geciken intikamı için... yaşadıklarının cezasını onlara çektirmeden, kafasında gezinen yırtıcı kurtları elleriyle onların bedenine bırakmadan da rahat etmeyecekti. Olur da öfkem diner, hislerim yumuşar diye de bir korkusu yoktu. Zihninde tamamlanamayan boşluklar buna izin vermiyordu zaten.
Yatağın ucuna oturduğunda sızlayan parmaklarına baktı. Elinin sırtı yer yer kızarmış ve parmak boğumları soyulmuştu. Bu kadar küçük bir yaranın sızısı, ister istemez attığı yumrukların Jin'de bıraktığı hasarı sorgulattırıyor, fakat hemen sonrasında yalancı birine duyduğu merhamet yüzünden kendine sinirleniyordu. Kim Seok Jin, yalancıydı. Haindi. Bencil ve samimiyetsiz yüzünü saklayan bir korkaktan ibaretti; Taehyung'a göre...
Yıkık bir evin penceresiz odasında soğuktan korunmak için kıvrıldıkları bir yerde gözlerini açtığında bunların tam tersini düşünmüştü. Giyimi oldukça düzgün ve kendilerini göre elleri, yüzü oldukça temizdi. Gözleri kızarık olsa da dudakları gülümsüyordu. Kim Seok Jin... onlara gönderilen bir melek, sırtlarını yaslayabileceği bir duvar, her bakışından sıcaklık akan bir ağabeydi; o zamanki Taehyung'a göre...
Derin bir nefes alıp kapıldığı duygu selinden kafasını çıkardığında, kapının tıklanmasıyla havluyu başına geçirerek kızaran gözlerini gizledi. ''Beni sıkıştırıp durma demedim mi sana oğlum? Duş alıp yataca--'' Göz ucuyla baktığında, gelenin Jimin olmadığını fark edip duraksadı. ''Ah, Bae Ra. Doğru ya bizimkiler kapıyı çalmazlar. Bir an senin de evde olduğun aklımdan çıkmış.''
Genç kız sorun değil dercesine elini havada salladıktan sonra başını yana eğip imalı bir şekilde gülümsedi. ''Aşağı inmiyor musun? Halbuki Hoseok ile tam bir ziyafet hazırladık. Tam böyle elinde, eteğinde ne varsa ortaya dökmelik... pişman olunan şeylerden dolayı özür dilemelik...'' Taehyung'un öfkeli olduğu kadar, içini sıkan pişmanlığının da farkındaydı Bae Ra.
''Benim özür dileyeceğim tek kişi var; sen.''
Ama Taehyung geri adım atmadı. Elini havaya kaldırıp konuşmaya çalışan kızı susturduğunda hızla devam etti. ''Hayır, lütfen sözümü kesmeden dinle. Pek belli etmemeye çalışsam da, maalesef sinirli bir yapıya sahibim. Kendimi ani çıkış konusunda törpülediğimi sanıyordum ama belli ki sadece sanmakla kalmış ve içimdeki öfke kayasını yerinden bile kıpırdatamamışım. Sadece bazı zamanlar--''
Bae Ra, duramayıp ufak bir açıklamada bulundu. ''Gerçekten üzüldüğün zamanlar mı?''
''Hayır, hayal kırıklığına uğradığım, kandırıldığım zamanlar normalden fazla sinirleniyor ve karşımdakini yaralaması için rastgele savurduğum lafların başkalarını da incitebileceği gerçeğini göz ardı ediyorum. Bilerek. Sıkıntılı kısımda burası zaten. Kim bilir, ne yaşadın ve neden geri döndün... En başından beri senin dönmenin geçerli bir sebebi olduğuna inanıyor ve bize -en azından birimize- anlatabileceğin zamanı bekliyordum. Bu yüzden kafede gördüğüm anda seni bırakmadım.''
''Biliyorum ve bana açık kapı bıraktığın için sana minnettarım.'' Genç kız samimi bir şekilde gülümsedi. Jungkook ile ilk karşılaştığı zamanı hatırladığında, soğukluğundan dolayı tüyleri ürperiyordu. Hala bir şeylerden kesin olarak emin değildi ama en azından bugün büyük bir aşama kat ettiklerini düşünüyordu. Bunda da Taehyung'un katkısının büyük olduğu belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cuHd | Jungkook
Fanfictiontamamlandı• Gürültünün çirkinliği ne kadar tırmalarsa zihnini, sessizliğin uğursuzluğu da o kadar uyuşturur bedenini. Ortası yok ve geç bile kaldık. Kurtlar ulumaya başladı. Zamanı geldi. Çalan davulları duyabiliyor musun? ...