tamamlandı•
Gürültünün çirkinliği ne kadar tırmalarsa zihnini, sessizliğin uğursuzluğu da o kadar uyuşturur bedenini. Ortası yok ve geç bile kaldık.
Kurtlar ulumaya başladı.
Zamanı geldi.
Çalan davulları duyabiliyor musun?
...
uyarı! bu bölüm cinsellik içeriyor, rahatsız olanlar okumadan geçebilirler.
iyi okumalar ♥️
Bishop Briggs- River Billie Eilish- you should see me in a crown
(giflerin bölümle alakası pek yok ama Mabuchi Kou ile cuHd JK alternatif evrende çokça buluşuyorlar 🌚🌝)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
***
Bae Ra'nın anlatımından;
(normalde burada hatırı sayılır bir smut başlangıcı vardı ama yazar cringe geçirerek kaldırdı :)
sizin hayal gücünüz emin olun benimkinden geniştir ;))
Bacaklarımın arasındaki boşluğu hemen doldurduğunda ona uzanan ellerimden birini tutarak avuçlarımın içine uzun bir öpücük bıraktı. İçinde bulunduğumuz duruma, dakikalardır sert olan hareketlerine oldukça tezat düşen narin sayılabilecek bir dokunuştu. Bu istemsiz gözlerimi doldurduğunda, neden etkilendiğimi hemen anlayarak aynı öpücüğü yüzümün belirli yerlerine kondurmaya başladı.
Şu an fark ediyordum da... Jungkook'u ne zaman bana bakarken yakalasam odak noktası hep yüzümde benim kusur olarak gördüğüm yerler oluyordu.
Gözünün önüne düşen bir tutam saçını geriye atmak yerine burnuma sürterek garip bir şekilde gülümsememi sağladığında, yanağımda beliren gamzeme de uzun bir öpücük kondurdu.
''Güneş hiç doğmayacakmış gibi seviyorum seni,'' dedi bakışlarını gözlerime çıkarak. Şu an ona her şeyden daha çok muhtaçtım, doyumsuzdum. Ama tıpkı bedenlerimizi gibi, ilk defa ruhlarımızın da birbirine sımsıkı kenetlendiğini görebiliyordum. Haz, zevk, şehvet... bunlar tek başına bir anlam ifade etmeyen hırsın kölesi duygulardı. Bizim bu gece birbirimize hissettirdiklerimizin daha fazlası olduğunu her hücremde hissedebiliyordum.
''Güneşten vazgeçenler umutsuz insanlardır, Bae Ra. İşte ben öyle umutsuzca seviyorum ki seni; senden başkasının bana devâ değil yara olacağının farkındayım, ama senden gelen yaralara bile katlanırım. Bundan öncesi umrumda değil, yarının da umrumda olmadığı gibi. Ama sen savaş dersen yine savaşır, bütün dünyayı karşıma alırım.''
Sözleri karşısında titreyen bir nefes bırakarak, bir yaşın şakaklarımdan süzülmesine izin verdim. Ama o, gözyaşımın bile ziyan olmasına dayanamayacakmış gibi yanan dudaklarını tenime bastırarak ıslaklığın buharlaşmasına neden oldu.
Jeon Jungkook tarafından sevilmek... gerçekten paha biçilemezdi.
Bana birçok söz vermişti, kelimelere dökmemesine rağmen... Sadece üç-dört gün önce ise beni ardından bırakarak hayal kırıklığına uğratmış, kesilen bileklerimin yarasının asla kapanmayacağını düşündürtmüştü.
Beni yanıltmıştı; kendisi hakkında, kendim hakkında...
Yapamam dediğim şeyleri yapmış, uğrunda canımı ortaya koymuş ve aklımın almayacağı tilkilikte, boyumu aşan işlere bulaşmıştım. Hepsi onun içindi. Bunu biliyordum. Jungkook için yapabileceklerimin sınırı varsa bile, o bana ufak bir pencereden, perdenin arkasına saklanmış ruhunu gösterdiğinde kendi ellerimle yıkmıştım. Aklımda tek bir soru kaldı, o tek soru bu geceye kadar hep benimle vardı.
Ama Jeon Jungkook, tenimden sildiği bütün anılarının üzerine kendi kokusunu bırakırken o sorunun cevabını bana verdi;
Bu zamana kadar ne yaşadıysam, onun için ne kadar gözyaşı döktüysem, tehlikeyi korkutacak hangi planlara dahil olduysam... hepsine değmişti, değerdi.
Ve hep değecekti.
***
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
nasıl da aşık oluyoruz... bir merminin çarpmasından daha âni bir şekilde!