🌃36🌆

538 37 35
                                    

''O hala bizimle Rogers." Tony yorulmuş yüz ifadesiyle konuştuğunda Steve içine yayılan o rahatlamayı hissetti ve Tony'i çekip sarıldı.

"Teşekkür Ederim, çok teşekkür ederim." Tony şaşkınlık içinde de olsa koca adamın sırtını sıvazladı. Steve içindeki kötü hissiyatın geçmesini sağlarken derince bir nefes aldı.

"Onu kurtardığın için teşekkür ederim." Steve son kez teşekkür ettiğinde Tony kendini daha da kötü hissetti. Kendisini o kadar sorumlu hissediyordu ki bu duygu boğazını sıkıyordu adeta.

"Onun bu halde olmasının suçlusu benim. Teşekkür etme." Steve kafasını iki yana salladı.

"Hayır sen değilsin. Bunu o istedi. O bizim gibi değil Tony, o kurtulabilir. O benim güçlü kızım, buna dayanabilir hatta dayanacak." deyip güldüğünde Tony kendini hem daha iyi hissediyordu hem de Steve Rogers tarafından teselli edildiğine inanamıyordu.
______________

"O yaşıyor, Fanty o yaşıyor." Lady Fanty Kraliçenin ona sarılmasına mı şaşırsın yoksa göz yaşı döktüğüne mi şaşırsın yoksa bu göz yaşlarını Lexia için döktüğüne mi şaşırsın bilememişti açıkçası.

Lexia'nın ışığının sönmemiş, resminin duvardan silinmemiş olduğunu görmesiyle anlamıştı geri geldiğini. Fanty'nin göz yaşları hala dökülürken Kraliçe kendini toparlamıştı bile.

"Tamam buradan çıkabiliriz. İyi olduğunu biliyoruz." Kraliçenin otoriter sesini duymasıyla konuşmaya az da olsa çekindi Fanty

"Emrys'e haber verebilir miyim Kraliçem?" Barbara ona ne kadar kızgın olsa da bunu bilmeyi hak ettiğini düşündü ve usulca kafasını salladı.

Kraliçe odadan çıktıktan sonra Fanty son bir kez daha parıldayan ışığa baktı ve gülümseyerek odadan çıkıp mahzene gitti. Parmaklıklar ardında gördüğü Emrys'in gözlerininin artık öfke dolu değil de üzüntü dolu olduğunu gördüğünde hafifçe gülümsedi.

"Emrys?"

"Leydim?"

"O yaşıyor Emrys. Ölmemiş, ışığı parlıyor. Bize geri döndü." Emrys duyduğu cümleyle dizlerinin üstüne çöktüğünde akmayı bekleyen göz yaşlarını da saldı. Hiç bu kadar rahatladığını hatırlamıyordu bile.

Lexia onun hassas noktasıydı, her şeye katlanabilirdi ama onun olmadığı bir evren katlanamayacağı tek şeydi. Herkessiz kalabilirdi ama bu kadar yaşanmışlık tam sonra Lexia'sız kalamazdı. Bu derece arkadaşlıktan sonra onsuz hiçbir şeye katlanamazdı.

Fiziksel olarak yanında olmasa da onun yaşadığını, iyi yaşadığını bilmek her zaman iyi geliyordu ona ama ölmüş olma düşüncesi bile onu kahretmeye yeterdi. Biraz önceki siniri geçtikten sonra kendisine ne olacağını çok iyi biliyordu zaten ta ki bu haber gelene kadar.

________ 30.GÜN __________

''Buradan gitmek istemiyorum. Lütfen beni gönderme." Gözlerime bayıkça baktı.

"Gitmen gerekiyor Lexia, sen ölmedin yaşıyorsun. Uyanınca çok büyük bir acıyla da karşılaşmayacaksın büyük ihtimalle. Eğer buradan ayrılmazsan yani hayatına geri dönmezsen Steve ne olacak? Zaten sevdiği ilk kızı kaybetti, ya seni de kaybederse? Ya da Tony ne olacak bu suçluluk duygusuyla ne kadar dayanabilir?" Ah o konu doğru ya sevgilim ve arkadaşlarım ne olacak? Kendim için geri dönmeyeceğimi daha doğrusu burada sonsuza kadar oturup onunla sohbet etmeyi tercih edeceğimi bildiğinden onları öne sürüyor, Zekice.

Kaç gündür ya da saattir buradayım bilmiyorum ama Steven belli aralıklarla gelip benimle konuşuyor ve ben cevap veremiyorum tabi, ki her gün artık geri gelmem gerektiğini, beni ne kadar sevdiğini ve özlediğini anlatıyordu. Heh! Bir de dünyada neler olduğunu, neler yaşandığını falan. Ama neden olduğunu anlamadığım bir şekilde başka hiçbir şeyin sesini duymuyorum.

Mystic Mind/Steve Rogers ♡☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin