🌃11🌆

931 63 23
                                    

Gözlerimi açmamla yataktan çıkmam arasında tam tamına 4 saat vardı çünkü kimsenin sorgulayıcı bakışlarını görmek ya da sorularını duymak istemedim ki hala da istemiyorum.

Kendime iş yaratmak amacıyla oturduğum gardırobumun önünde dalgın bir şekilde hali hazırda katlı olan çamaşırlarımı en baştan katmalaya başlarken duvarımdan geçen bir şey dikkatimi çekmişti ki ağzımdan küççük bir çığlık kaçarken elim de anında kalbimin üzerine gitti

"Ah üzgünüm Lexia, sadece iyi olup olmadı-" odamın kapısının hızla çarpmasıyla bu sefer de kafamız oraya dönmüştü, Thor?!

"Leydim, sesin bütün koridorda yankılandı, iyi misin?" Endişeyle bana bakınca kendimi daha da kötü hissetmiştim. E HANİ SES YALITIMI?!

''Evet, evet iyiyim Thor. Endişen için teşekkürler sadece Vision duvarımdan geçince biraz korktum o kadar. Şimdi, salona geçip bir şeyler içemeye ne dersiniz?"

^^1 Hafta Sonra ^^

Olayın üstünden bir hafta geçmiş olmasına rağmen kendimi daha iyi falan hissetmiyorum. Yani nasıl hissedebilirim ki? Bir haftadır bütün öfkemi görevlere -ki Steven çok fazla dahil olmadığından eksikliğini ben kapatıyorum- veya kum torbalarına yansıtıyorum ve olabildiğince kimseyle konuşmuyorum çünkü eğer konuşursam onların kalbini kırmaktan korkuyorum. Kızgınlığımı onlara göstermeye korkuyorum. Bu olayı ilk öğrendiğimde bile daha iyiydim sanırım ama üstünde düşündükçe Tanrım, aklımı kaybedecek gibiyim.

Anneme ve babama o kadar kızgınım ki anlatamam. Babama bir yalan olduğu için anneme ise bu yalanın içinde onun mükemmel olduğuna inanmama izin verdiği için kızgınım. Her şey benim için çok fazla ve bu bütün fazlalık benim üstüme çöküyor, nefes almamı engelliyor.

Babam, bütün hayatım boyunca en sevdiğim kişiydi ve basit bir çizgi roman yazarıydı bana göre, değilmiş. Bana olan ilgisi ve sevgisi o kadar muhteşemdi ki anlatamam. Ama şu an ne ilgisine inanabiliyorum ne de sevgisine, sanki bütün hayatım bu sözlerle paramparça olmuş gibi. Bütün inandığım her şey yalan, hayır hayır en önemlisi ne biliyor musunuz? Ben yalanım.

Terasta kahve içmekten ne kadar hoşlansam da artık içeri geçme zamanım gelmişti de geçiyor bile. İçeri geçtiğimde herkesin işinde olması ve benim yalnız olmam hoşuma gitti çünkü kesinlikle ihtiyacm var. Derken terastan bir ses geldi, ah Tanrım, arkamı dönüp oraya baktığımda Thor'u görmem kaçınılmazdı.

Etrafına dikkatle bakıp buraya geliyor olması beni pimpiriklendirse de sesimi çıkarmadım ve gelmesini bekledim. İçeri girdi ve beni gördüğünde ilk önce korktu, inceledi ama sonra tanıdı galiba. Ah hayır bu bizim tanıdığımız Tanrı Thor olamaz.

"Ah, Thor hoş geldin seni bu kadar erken beklemiyorduk ama iyi ki geldin özlemiştim artık seni." Hafifçe gülümsedi bana bense ellerimi arkamda birleştirdim.

"Ah Lexia, geç bile kaldığımı düşünüyorum." Yavaş ve şüpheci bir adımla ona yaklaştım. Thor bana Lexia demez ki.

"Neden ki? Daha dün gittin." Alnından süzülen ter damlasını gördüğüm an anladım bir şeylerin ters gittiğini ve güçlerimi kullanarak onu duvara sabitledim.

"Şimdi söyle bakalım sen kimsin?" Bir iki kere debelendi ama bir değişiklik olmadığını görünce gözlerini devirip eski haline döndü. Açıkçası yeteneğinden etkilenmiştim.

"Kim olduğunu veya nereden olduğunu bilmiyorum ama yeteneğinden çok etkilendim. Böyle bir yeteneğim olmasını isterdim." Dememle gözlerindeki ışıldamayı görmüş onu bırakmıştım ki bana zarar verebileceğini düşünmüyorum zaten. Üstünü düzeltti ve bana tekrar döndü.

Mystic Mind/Steve Rogers ♡☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin