"Ben, ben..." bir anda sustuğunda enerjisini ne kadar özlediğimi fark ettim.
"Sen... Sen...?" soararcasına baktığımda kafasını eğdi.
"Ben sadede, bilmiyorum seni görmek istedim." gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım.
"Beni artık istediğin zaman göremezsin Steven. Unuttun mu sen istedin ayrılmayı?" yüzüne ifadesizce baksam da kalbimin acısı bütün bedenimi sarmak üzereydi. Yüzüne dikkatlice baktığımda göz altlarının çöktüğünü gördüm. Mavi gözleri halsizleşmişti. Ne kadar zihnine girmek istesem de kendimi durdurdum.
"Evet, evet biliyorum ama..."
"Aması yok Steven." Elini ensesine atıp kaşıdı.
"Bundan sonra böyle mi olacağız?"
"Nasıl?"
"Böyle yani düşman gibi? Ben bizim görev arkadaşı olduğumuzu sanmıştım."
Gülümsedim ama sinirden."Şu an bir görevde miyiz Steven? Senden uzak kalmak için geldiğim eve gelip beni görmek istediğini söylüyorsun. Hem de bunun için onca yolu gelmişsin. Nasıl bir tepki bekliyorsun? Sarılmamı falan mı?" kafasını iki yana salladı. Aslında kollarını açsa sarılabilirdim gerçekten, kollarımın boynunu bulması saniyelerimi bile almaz. Kendimi küçük çocuğunu azarlayan anne gibi hissediyorum.
"Güzel" evden ilk geldiğimde asmış olduğum anahtarı alıp çıktım ve dışarıdan kapıyı kilitledim. Beni izlediğini hissedebiliyorum ama umursamadım, en azından umursamamış gibi yaptım. Cebime koyduğum araba anahtarını çıkarttım ve uzaktan açtım. Arabanın yanında durduğumda derin bir nefes alıp arkama döndüm. Hala evin yanında duruyordu.
"Buraya gelebildiğine göre geri de dönebilirsin, değil mi?" kafasını salladığında hızlı bir şekilde arabama binip elimdekileri arkaya attım ve arabayı acilen çalıştırdım.
"Friday hızlı, kuleye gidiyoruz." son kez ona doğru baktığımda doğrudan bana bakıyordu. Araba hareketlendiğinde bile sanki gözlerimin en içine bakıyor gibi hissediyorum. Hızla önüme döndüm.
Elini kalbime koyup sakinleşmeyi diledim. Uzun sürenin ardından onu görmek beni panikletmişti. Derin nefes alıp camı açtım oksijeni içime çektiğimde rahatlamış hissettim. Yola baktığımda Friday'e hızlı gitmesini söylediğimden dolayı evden gerçekten uzaklaştığımızı fark ettim. Bir süre sonra kolumdaki saat aniden ötmeye başladığında üstünde yazan isme baktım. Morgan...
Morgan mı? Tanrım acil durum! Hemen isminin üstüne bastım."Morgan? NE OLDU?"
"Fiona! Burası sallanıyor! Kapının da altından duman geliyor! Fiona!" Araba ilerlemeye devam ederken ne ona diyeceğimi bilemedim.
"Sen neredesin?!"
"B-ben bir dolaba saklandım. Yanımda Harry var." yani okulda, doğru ya.
"Tamam! Ben kısa zamanda oradayım birbirinizden ayrılmayın tamam mı? Bir değişiklik olursa yine ara!"
"Tamam."
"Friday Radyoda haber yapan bir yeri aç ve Morgan'ın okuluna yönel." radyo açılmıştı
"Tamam efendim." dediği anda araba ani bir manevrayla ters tarafa döndü ve o tarafa doğru ilerledi.
"Son dakika haberine göre Tony Stark'ın kızının da okuduğu okulda bir bomba patlamış, kim tarafından yapıldığı bilinmese de okulda yangın çıkmış. Çoğu kişinin dışarı çıktığı bildiriliyor. Bize aktarılanlar bu kadar." kalbim hızla atmaya başladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mystic Mind/Steve Rogers ♡☆
Hayran KurguSteven bana destek vermek istercesine koydu elini omzuma "Tek bir Tanrı var Lexia ve onun böyle giyinmediğine eminim."