🌃33🌆

484 35 27
                                    

Güçlerimle herkesi aşağıya indirdikten sonra fark edebildim ancak herkesin geri döndüğünü.

"AVENGERS, TOPLANIN!" Steven'ın sesiyle herkes bir anda hücuma geçtiğinde ne olduğunu anlamadan ben de koşmaya başladım ki Yoluma çıkan her şeyi güçlerimle yok ediyorum

Tanrım Nasıl Unuturum Steven! Durup etrafıma bakındım ama onu asla bulamayacak gibi hissettim bir an. Gittikçe daha da endişeleniyorum. Endişeyle bağırdım

"STEVEN!" Tabi sesim ne kadar uzağa giderse. Bi an da birinin kolumdan tutmasıyla durmak zorunda kaldım.

"Okoye" sanki onu görmeyi bekliyormuşum ruhumun biraz daha çöktüğünü hissettim.

"Natasha nerede? Onu göremedim." Kafamı iki yana sallayıp onun öldüğünü söylemek zorunda hissettim kendimi ama onun öldüğü bir türlü dudaklarımdan dökülmedi.

"Ah, kız kardeşim. Bu savaşı onun için kazanacağız unutma." Kafamı salladığımda ikimiz ayrılmıştık. Bir yandan güçlerimle canavarları öldürüyordum bir yandan da Steven'ı arıyordum Tanrım bu iki işi aynı anda yapmak ne de zor.

"STEV- AH TANRIM!" Tam yine bağıracakken üstüme bir varlığın atlamasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Sanki hareket yetimi yitirmiştim. Tam anlamıyla şok olmuştum aslında. Kocaman ağzıyla bana doğru yaklaşıyor ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Tanrım galiba salyası T-shirtüme damladı. Derken birden üstümden gitti ve derin bir nefes aldım. Bana uzatılan eli tuttum ve ayağa kalktım, gördüğüm yüz beni mutlu etmişti.

"Wanda..." Anında bana sarıldı. Ona sarılmak beni rahatlamış hissettirdi. Onu görmek beni o kadar güzel hissettirdi ki. Ah Vision! Burada olmanı o kadar isterdim ki. Ah Tanrım! Ayrıldığımızda kocaman gülümsemeden alamadım kendimi.

"Şimdi gitmeliyiz." Dediğimde beni başıyla onayladı ama 5 adım sonra beni durdurdu.

"Steve sol tarafta savaşıyor. Onu arıyor gibisin.'' Minnetle gülümsedim ve sol tarafa doğru koştum. Önüme gelen her şeyi indiriyorum bir yandan da Steven'ı arıyorum ama yok, yok işte. Bir durup etrafıma bakındım ve ellerimi dizlerime koyup soluklandım. Etraf gerçekten tam anlamıyla savaş alanına dönmüştü.

Nefes alış verişlerim hızlanmıştı. Tanrım!
Steven'ı asla bulamayacağım.

Ellerim titremeye başladı.

Ya da Tony'i.

Bir an da ter atmaya başladım.

Ya sevdiklerimin hepsini Nat gibi kaybedersem?

Birden bacaklarımın bağı çözüldü ve kendimi yerde otururken buldum.

Kulaklarım çınlamaya, Gözlerim buğulu görmeye başladı. Kalbimin atışını beynimin içinde hissedebiliyorum.

Tanrım yine panik atak geçiriyor olmalıyım. Gerçekten mi? Şu an mı? Hızlı hızlı nefes alıp verirken çevremde çok şey oluyordu, buğulu gözlerimle gördüğüm üzere bana doğru gelen bir şey var ama dediğim gibi tepki veremiyorum işte! Önüme bir şey geçti ve ardından beni sarsmaya başladı. Kendine gel artık Lexia!

Birden derin bir nefes alıp kendime geldiğimde önümde ki kişi Rhodey'ydi!

"Tanrım şükürler olsun! Tandık biri. Steven nerede, gördün mü?" Rhodey'nin eliyle işaret ettiği yere baktığımda 10 metre ötemde bütün cazibesiyle savaşan bir Steven gördüm.

Etrafında ki bütün canavarları güçlerimle püskürttüğümde bir an kalakaldı ama sonra benim olduğumu anlayıp bana döndü. Bense bu arada ona doğru koşuyordum. Üstüne atladığımda hemen beni sarmıştı. İşte hayatım boyunca bulunduğum en güvenli yer.

Mystic Mind/Steve Rogers ♡☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin