Ciğerlerim sıkışıyor, su giriyor...
Nefes almaya çalıştıkça ciğerlerime daha çok su doluyor ve onu dışarı çıkarmak için daha çok uğraşıyorum... Ama hayır daha da kötü oluyorBir an öleceğimi düşünüp gözümün önüne benim yüzümden ölen arkadaşlarımı getiriyorum...
Ama o kadar çoklar ki hepsi aklıma gelmiyor..
Belki de ölüm o kadar da kötü değildir
Acı içinde kıvranmayı hakkettiğimi düşünüyorum..
Bir yandan da öksürüyorum..
Belki de pes etme zamanım gelmiştir, arkadaşlarıma kavuşma zamanım...
Kafamda oluşan acı bana çığlık attırıyor ve bu sayede hala yaşadığımı fark edebiliyorum...
Saçımı tutup beni sürüklerlerken çığlık atmaya devam ediyorum çünkü acımın dayanılmaz olduğunu daha da farkındayım çünkü sürüklenirken her yerim acıyor...
Gözlerimi kapatıp gözü-
Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım ve beni sarsan kişinin yüzüne baktım. Tony, Tony gelmiş. Hafifçe gülümsedim ama gülümsemek bile istemiyorum, koluyla yüzümde ki yaşları silerken pijaman kirlenir dur bile diyemedim.
"Ben, ben iyiyim Anthony, teşekkür ederim beni uyandırdığın için." Anthony gözlerimin içine bakıp aniden kalkarak arkasını döndüğünde hızla bileğini tuttum. Evet biliyorum bana kırgın ve kızgın ama ne var söyleyemediysem, vicdan azabı çekmesin istedim. Kötü bir şey değil.
"Ama tabi hala uyuyamıyorum, yanımda kalsan?" Hafifçe kafasını sallayıp yatağıma oturdu ve sırtını başlığa yasladı. Bense kafamı yatağa uzattığı bacaklarına yasladım.
《♤♡♤》
Hızla yattığım yerden doğrulup boğazımı tuttuğumda nefes alamıyordum. Hızlıca elimi komodine attığımda ışık yanmıştı ama ben ciğerlerimin yanışından dolayı düşünemiyordum. Sanki biri sönmeyen bir ateş oluşturmuş ve boğazımdan aşağıya atmıştı. Düşün, düşün! Komodinin çekmecesini açtım ve oradaki ilaç tarzı şeyi alıp ağzıma dayadım ve düğmesine bastığımda ciğerlerime dolan oksijeni hissettim.
Hissetmemle ilacın elimden kayması bir oldu. Geri kendimi başlığa yasladığımda gözlerimdeki yaşların süzülmesine izin verdim. Keşke şu bir aylık süreç hafızamdan silinip gitse. Sanki biri kalbime bir hançer vurmuşta can çekişiyorum gibi her şey.
Tony'nin her şeyi öğrenmesi, Mr. Mikaelson'ın geri gelmesi hatta kuleye kadar çıkması ve onu öldürmemi istemesi... Her şey o kadar fazla geliyor ki artık bana kalbim dayanmayacak gibi hissediyorum. Göz yaşlarımın ardı arkası kesilmediğinde gerçekten ağlamaya başlamıştım. Tanrım neden? Neden ben? Güçlü olduğum için mi? Değilim yemin ederim güçlü falan değilim. Ağzımdan birkaç hıçkırık sesi kaçtı.
Evet fiziksel olarak kendimi koruyabiliyorum ama duygusal olarak bir çocuktan farkım yok. Her zaman en çok incinen ben oluyorum. Belli etmemeye çalışsam da gerçekten ben güçlü falan değilim. Bacaklarımı kendime çektim ve başımı oraya yaslayıp ağlamaya orada devam ettim.
Kapı çaldığında birden ne yapacağımı bilemeyip aceleyle gözlerimi sildim ve bağdaş kurar hale geldim.
''Gel'' Steven yavaşça odama girdiğinde yeteri kadar gergin görünüyordu. Kapıyı kapatıp önünde durduğunda sadece bana bakıyordu ki bu da beni yeteri kadar geriyor. Kocaman gülümsedim.
''Gelsene Steven orada öylece durmana gerek yok.'' odanın içine doğru ilerlediğinde konuşma gereği duydu.
''Ben sadece koşmaya gidiyordum ve buradan birkaç ses duydum da.'' HANİ SES YALITIMI! HANİ? O öyle söyleyince yüzümde olan sahte gülümsemem birden somurtmaya döndü. Yavaşça omuzlarımı silktiğimde hızla gelip yatağıma oturdu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mystic Mind/Steve Rogers ♡☆
FanficSteven bana destek vermek istercesine koydu elini omzuma "Tek bir Tanrı var Lexia ve onun böyle giyinmediğine eminim."