🌃50🌆

402 24 21
                                    

-------Bir sonraki gün------

Düşüyorum belki saniyeler oldu, belki dakikalar geçti, belki saatler, belki günler belki de asırlardır ama hala durmadan düşüyorum. Zaman kavramı kayıp. Sadece yere sertçe çarpacağım zamanı bekliyorum yani belli ki ölümümü.

-------------------------

Steve yataktan kalkmadan tavanı izliyordu. Daha doğrusu kalkamadan ki zaten bütün gece de uyumamış, içindeki ateş onu uyutmamıştı. Dün bütün gün ağlayıp onun kokusunun sindiği yastığa sarılmıştı. Onun yanına gitmeliydi ama onu bir kez daha böyle görmeyi kaldırabilir miydi bilmiyordu bile. Dün biraz Tony ile konuşmuşlardı ve Lexia'nın son sözlerini öğrenmişti.

Kendisi öldükten sonra başka birini sevmesini istiyordu, hatta daha fazla sevmesini istiyordu. Böyle bir şey mümkün müydü ki? Daha fazla biri nasıl sevilirdi ki? Onu sevdiğinden daha fazla kimi, neyi sevebilirdi? Şu Dünyada olan ya da olacak olan hiçbir şeyi ondan daha fazla sevemezdi. Lexia, onun yaşamayı hak ettiğini söylüyordu ama neden kendisi öyle hissetmiyordu? Neden?

O gittikten sonra ne kadar yaşayacağını da bilmiyordu zaten. Yaşayabilecek miydi? Son altı ya da yedi yıldır en sevdiği insan olmayı başarmıştı ve şu an ondan, kendisi olmadan yaşamasını istemişti Lexia. Keşke giderken nasıl yapacağına dair ipuçları da verseydi.

Steve en sonunda bakışlarını tavandan çekti ve yataktan kalktı. Çevresine bakındığında onun anısı olmayan tek bir şey bile görmedi. Her şey ona acı çektirmeye yemin etmişti sanki. Parmaklarıyla burun kemerini sıkıp derin bir nefes aldı. Olabilecekmiş gibi İyi şeyler düşünmeye çalıştı.

Odasının kapısı çalınınca oraya döndü ve gelen kişinin içeri girmesini bekledi. Tony yavaşça içeri girdiğinde hiç oyalanmadan söze başladı.

"Thor'a Clint'e ve Bruce'a ulaştım, birkaç gün içinde burada olacaklar. Hem Bruce'un belki bir yardımı dokunur. Wanda'ya ulaşamıyorum. Peter, Nick, Sam, Rhodey, Bucky, T'Challa, Scott ve Carol da gelecek. Herkes burada olacak. " Steve kafasını salladı. Bu umutsuzluk karşısında ne yapacağını bilemedi. Tony böyle bir adam bile değildi. O asla pes etmezdi.

"Sen böyle bir adam değilsin." Tony anlamadığına dair bir ses çıkardı. Steve acı içindeki gözlerini ona döndürdü.

"Sen böyle bir adam değilsin Tony. Pes etmek nedir bilmezsin ama şu anda..." Cümlesini tamamlayamadan önüne döndü. 

"O bana senin yaşamayı daha çok hak ettiğini söyledi Rogers, sen gidersen nasıl yaşayacağını bilmediğini söyledi, ölümden korkmadığını söyledi, senin kendini bırakmamanı istedi. Ben, ben benden istenen şeyleri yapmaya çalışıyorum. Cenaze istedi benden. Ben pes falan etmedim sadece olasılıklar sonucunda ne yapacağımızı planlıyorum." Steve gözlerini sıkıca kapatıp biriken gözyaşlarını akıttı.

"Haklısın, üzgünüm." Tony kafasını salladı. "Gerek yok" diyerek odadan çıktı ve onu yalnız bıraktı. Nasıl hissettiğini biliyordu. Çaresiz

Steve biraz daha odada durmaya katlanamayacak gibi hissediyordu kendini. Bu yer üstüne üstüne geliyor, kendini daha çok ölü gibi hissettiriyordu.  Odasından hızla çıktı ve Lexia'nın yanına girdi. Onu yine bu şekilde görmek daha çok acı çekmesine neden oluyordu. Sanki biri kalbini tutuyor da parçalanıncaya kadar eziyor gibiydi. Yavaşça ona yaklaştı ve kıyafetinin açık bıraktığı yerden elektrik akımının oluşturduğu izleri gördü. Kendisi yüzünden burada yatıyor, vücudunda izler oluşuyordu. Köşedeki  tabureyi çekip yanına oturdu ve elini avucunun içine aldı.

Sayısız kere öptü sevdiği kadının elini, binlerce kere kokladı buram buram ölüm kokan tenini. Usulca sevdi birkaç kez yıkanmış olmasına rağmen hala diplerinde kan olan sarı saçları. Doğrulup birkaç kez de dudaklarından öptü sevgilisinin ama hiçbir dokunuş geçirmiyordu içindeki hissiyatı. Oysa normal şartlarda bir bakışı yeterdi iyi hissetmesi için. 

Mystic Mind/Steve Rogers ♡☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin