Satır aralarına yorum bırakmayı unutmayın ^^
Bölüm 24: Merhem
"Hiyaaaaa!" Elindeki mavi renkli su tabancası ile etrafta koşuşturan çocuğun annesi bir yandan onu durdurmaya çalışırken bir yandan ağlayan çocuğunu sakinleştirmekle meşguldü.
"Evladım dur yerinde." Hiç bir şekilde annesinin sözünü dinlemeyen çocuk koşuşturmaya devam ederken kırıldığı dizine alçıya aldığım diğer çocuk ağlamaya devam etti.
"Anneeeğ canım acıyoooor!"
Diğer çocuk gülümseyerek "İyi oldu. Oh!" dediğinde çocuğun ağlaması daha da şiddetlendi.
Annesi sinirle "Susun!" diye bağırınca sadece çocuklar değil tüm acilde bulunanlar susmuştu.
"Yok yok, bu çocuklarla uğraşmak zor." diye anne söylenince eldivenlerimi çıkarttı genç adam.
"Geçmiş olsun ufaklık." Hala ağlamayı kesmeyen çocuk içten içten ağlarken onu kucaklayıp tekerlekli sandalyeye yerleştiren genç adam el işareti ile Taner'i çağırdı.
Taner gelip çacuğu dışarı çıkarırken genç adam adını duymasıyla kafasını acilin girişindeki kısa boylu kadına doğru çevirdi.
"Alp!"
"Zerrin hocam?" Etrafa bakındıktan sonra elleriyle git işareti yaptı ve Alp'i daha fazla sinirlendirecek bir şey söyledi,
"Tamam yok bir şey." Madem bir şey yok, emin olduktan sonra çağır beni diyerek içten içe söylenen genç adam saatini kontrol etti.
Acilden çıkacağı an Zerrin'in "Nereye?" sorusunu kendine sorduğunu bildiğinden arkasını dönüp yanıtladı,
"İpar'ın iğneleri var."
Genç adam artık emindi. Lise de kimya öğretmeni Arif burada Zerrin hoca ona takmıştı.
Kalabalık asansöre binen genç doktor 4. kata geldiğinde direkt olarak 104 numaralı odaya geçti.
"Günaydın." Genç adam içeri girdiğinde kendisini sabırsızlıkla bekleyen genç kızın güzel suretine denk geldi.
İkisi de bu anı bekliyordu. Aksi taktirde başka şekilde yan yana gelmeleri çok zor oluyordu.
Yüzüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına atan genç kız nazikçe karşılık verdi "Günaydın."
Alp ensesini kaşıyıp kapıyı örttükten sonra bal rengi gözlerle tekrar karşı karşıya geldi. Bu odaya her girdiğinde hep farklı duygularla ayrılıyor ama ertesi gün takrar geldiğinde hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordu. Gerçi bunu yapan tek kişi o değildi.
İpar oturduğu yerden doğrulup gülümsediğinde yanına gelen Alp'e yatağında yer açtı.
Kendisine açılan yere yavaşça oturan Alp boynundaki steteskobu düzeltip "Nasılsın?" diye sorduğunda parmakları ile oynayan İpar aynı ses tonunda karşılık verdi.
"İyiyim, sen?" Alp kafasını sallayıp 'eh işte' dercesine ellerini iki yana açtığında bir süre ne konuşacaklarını düşündüler.
Bu kararsızlığa son veren kişiyse İpar oldu. "Bir şey sorabilir miyim?" Geçen gün ilk başta cesaret edemediği için söylemediği sonra da unuttuğu o şeyi söylemek istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİSK-İ AMBER
Teen Fiction"Üç ay ömrü olan birine aşık olunmaz doktor!" Bu mum ve kibrit'in aşkı Alp hastalarının iyileşmesi için çabalayan bir doktor, İpar osteosarkom kanserine yakalanmış ölümü kabullenen genç bir kız. Çok zıt karakterlerine tezat birlikte ayakta durmayı...