Yayımlama saati biraz geç bunun için üzgünüm ama birkaç gün boyunca çok yoğun olacağımı bildiğimden hazır olan bu bölümleri uygun zaman gelsin diyerek bekletmek de istemiyorum. Malumunuz diğer kitaplarımdan finaline az kalan Mazrub ve en baştan düzenlenen Yıldızları Çalalım'la da ilgilenmem lazım.
O halde tam 4 yeni bölümle kaldığımız yerden devam edelim. Satır aralarına yorum bırakmayı unutmayın lütfen ^^
Bölüm 44: Risk
İpar'ın yanından dönen adam sabah orada bıraktığı çantasını omzuna atıp soyunma odasına gitmek için sakin adımlarla ikinci kata doğru ilerliyordu. Yorucu bir gün daha sona ermişti. Ağır adımlarla merdiveni indiği sırada Hazal'ı görünce selamlamak için başını saldığı sırada aslında kendisine doğru geldiğini anlayınca aynı hızda merdivenleri inmeye devam etti.
"Hazal?"
Genç kız alelacele "Çabuk gel, Fidan fenalaştı." dedikten sonra geri dönüp asansöre doğru koştuğunda Alp koşar adımlarla ona yetişti.
Şanslı olan ikili kendi katlarına gelen asansöre bindiklerinde Alp telaşla "Ne oldu?" diye sordu.
Genç kız ellerini iki yana açıp "Sanırım panik atak. Ben orada değildim. Senem hoca ile Ramazan hoca koridorda beni görünce hemen çağırdılar. Yanında hiç kimse yokmuş. Direkt gelsin dedi Senem hoca."
Fidan'ın durup dururken neden böyle bir atak geçirdiğini düşünen Alp küçük kızın odasının olduğu kata indiğinde Hazal "Ben Senem hocanın yanına gitmeliyim." diyerek asansörde kalacağını söylediğinde kafasını sallayan genç adam hemen asansörden inip hasta kızın odasına doğru ilerledi.
Genç adam içeriye girdiği gibi çantasını bir kenara atıp yatakta uzanan küçük bedene baktı. Kafası ona dönük değildi ama Fidan'ın, kendisinin geldiğini fark ettiğini varsaymıştı.
Ameliyatta olan babası ve trafiğe takılmış annesinin yanında olamadığı minik kızın yatağına uzanıp kafasını kendisine doğru çevirdiğinde onun ağladığını fark eden genç doktor "Fidan?" diyerek onun titreyen dudaklarına baktı.
Kimsenin yanında olmayışının da verdiği korku ile titreyen minik kız gözyaşlarını Alp'in üniformasına sürdüğünde genç adam kalbinde bir sızı hissetti. Seruma dikkat ederek hemen onu kendi kucağına aldıktan sonra örtüyü hasta kızın üstüne örttü ve "Şşşt!" diyerek sessizce ağlamaya çalışırken hıçkıran minik kızı sakinleştirmeye çalıştı. "Geçti, tamam mı?" diyerek gözyaşlarını sildikten sonra minik parmakları ile kolunu tutan Fidan'ın elini öptü. "Abin burada prensesim. Korkmana gerek yok."
Alp bir anne gibi dizini sallayıp onun saçlarıyla oynadığı sırada genç adama iyice sokulan kız bir nebze olsa da rahatlamıştı. En azından gözyaşları dinmiş yalnızlıktan bir kez daha fenalaşacağı düşüncesine karşı abisine daha sıkı sarılıp kötü düşüncelere gardını almıştı.
Genç adam onun iyice sessizleştiğini fark ettiğinde eğilip "Su ister misin?" diye sordu. Minik kız kafasını kaldırmak yerine genç adamın göğsüne daha da bastırıp titreyen ses tonuyla reddetti.
Doktor bir müddet daha bekleyip onun iyice sakinleştikten sonra kendi kendine konuşmasını daha sağlıklı bir durum olarak düşündü. Öyle de oldu. Kendine gelen küçük kız ağır ağır kafasını kaldırıp mavi gözlere baktı. Hala şefkatli dokunuşlarla kendisi ile ilgilenen doktoruna şikayetlerini sıraladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİSK-İ AMBER
Teen Fiction"Üç ay ömrü olan birine aşık olunmaz doktor!" Bu mum ve kibrit'in aşkı Alp hastalarının iyileşmesi için çabalayan bir doktor, İpar osteosarkom kanserine yakalanmış ölümü kabullenen genç bir kız. Çok zıt karakterlerine tezat birlikte ayakta durmayı...