Geri dön geri dön ne olur geri dön gilooooo!... azrameleki ithafen...İyi okumalar...
Fato, kuzeniyle kıkırdayarak ilerlediği sokaktan sinemaya giden anayola sapmak için sol tarafına doğru meyletti. Köşede duran eski dibeğin üstüne tüneyip elinde çakıyla yaklaşık otuz santim uzunluğundaki bir dal parçasının ucunu sivrilten Çakal Ali ile göz göze gelince gülüşü soldu. Birkaç hafta önce ağabeyi ile yaşandığını duyduğu olay ile o an gerildi. Acaba sinemaya gidişine engel çıkar mıydı şimdi? Endişeyle başını geriye çevirip baktığında ise üç beş adım gerisinde, gerine gerine, ardı sıra yürüyen adamı yeni fark etmesiyle yüzünü buruşturdu. Ağabeyine çevirdi kızgın bakışlarını. Yüzünde en az yanındaki adam gibi belirgin olan piç bir sırıtışla, dolgun hatlarını iyice meydana çıkaran pembe elbisesi dizin bir karış üstünde duran Ağavni' yi arkadan süzüyordu. Kaşlarını daha da çatarak kızdığını belli etti Fato ama ağabeyinin umurunda değil gibiydi. Bu defa başıyla, daha kızgın hatta kinini dışa vuran bir yüzle onları izleyen Çakal Ali'yi gösterdi.
Ömer, dudak bükerek baktı adama sonra kardeşinin duruşuyla bir anda durup ne olduğunu anlam veremeyen arkadaşlarına başıyla devam edin dedi. Ona uyarak devam ettiler yürüyüşlerine ne de olsa onları bekleyen bir film heyecanı vardı. Ömer de elleri belinde burnu havada mağrur bir halde ardları sıra yavaş adımlarla ilerlerken gözünün önünden uçup ayaklarının dibine düşen dal parçası ile irkildi birden. Ama çabucak toparlandı. Hırsla döndü Ali'ye. O da aynı hırsla ayaklanıp onun gözlerinin içine baka baka elindeki çakıyı kapatıp arka cebine sokuşturdu.
''Ne yapıyorsun lan it?''
''Çelik çomak oynuyorum.''
Ali'nin ne derece pislik olduğunu bilmeyen Cemil, yeni yetme saf bir şey belledi onu. Fato'ya da hava atacağım diye diklendi genç adama. Sesini iyice yükseltti.
''Siktir git az ötede oyna. Kafasını kırdıracak o olacak. Sonra niye çocuğu vurdun diye kapıya gelecekler.''
Ömer elini tutup durdurdu yeni arkadaşını. Ama Ali'nin burnundan süzülen kızgın dumana engel olamadı. Çenesi gergin dişleri sıkılmıştı. Kendinden emin adımlarla yaklaştı onlara iyice. Ömer bu bayram günü, onları titreyerek izleyen kızları da korkutmamak adına akıllıca bir hamle yaparak elini Cemil'in omzuna koydu. Sus dedi sessizce.
''Bırak kardeş şu çelik çomak oynayan veletten mi bu çekincen? ''
''Yolumuza gidelim kızlar var Cemil.''
Kızlar lafını duyan Cemil daha da azdı. Ağzı söyledi kulakları duymadı. Ali'nin yüzündeki alaycı acı tebessümünün sebebini bile çözmeye uğraşmadı. Elini Ali'nin ensisine doğru uzattı.
''Acıktıysan git eyenin memesini em oğlum, dayağı...''
Konuşmanın noktalanmasına izin vermeyen Ali, daha çevik bir hareketle bir eliyle Cemil'in kendisine uzanan elini tutarken diğeriyle ensesini kavradı. Kafasını iyice kendisine yaklaştırdı. Gözleriyle, ne yapacağını şaşıran Ömer'i gösterip ''onu çelik seni çomak diye oynatır ananın eteğinin altına doğru sürüye sürüye...'' derken Fato'nun titreyen sesiyle ''ağabey gidelim buradan'' demesiyle başını kaldırıp elleri ayakları da titreyen üç kıza baktı. Ömer ikilemde kalırken Süleyman hızla kızların yanına gitti. Ömer nihayet ağzını aralarken elini Ali'nin omzuna dokundurdu.
''Ayıptır Ali çocuklar korkuyor. Hesabınız başka zamana kalsın.''
Sükunetle kafasını salladı genç adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Cemal 2
Художественная прозаGünler ayların, aylar yılların peşini bırakmadan ardı sıra mevsimleri birbirine bağlamıştı. Yaz geçmiş güz geçmiş köyden kente göç eden Gül Cemal'in ailesi genişlemiş yaş almış mevsim tekrar güze yıl seksenlere dayanmıştı. Biraz sosyolojik biraz eko...