27.Bölüm

2.3K 251 475
                                    

mahperim27 ithafen...

İyi okumalar...

Haşim, gençlerin kaldığı yeri kontrol edip kapıya bakmıştı. Sabahın kör karanlığında hayırlı bir haber olamazdı, bunu bilmek için müneccim olmaya gerek yoktu. Karşısındaki gençlere en sevecen tavrıyla baktı.

"Buyurun gençler kime baktınız?"

Salih biraz geride duruyordu. Diğer iki genç ise daha öndeydi. Hafif çatılmış kaşlarla içeriye göz gezdirirken "İbrahim'e emmi! Çağır da bir iki kelam edelim. " dedi.

"Daha önce görmedim sizi kimin oğlusunuz?"

"Biz fakülteden arkadaşlarıyız emmi."

Haşim başını anladım dercesine aşağı yukarı salladı.
"Nasıl arkadaşsınız siz arkadaşlarınızın fakülteye döndüklerinden bile haberiniz yok. Onlar Mustafa ile gittiler ya. Yoksa siz okuldan mı kaçıyorsunuz?"

Adamlar şok oldu ikisi birden başlarını çevirip omzunun üstünden Salih'e baktılar. Salih başını olumsuzca salladı. Burada diyordu.

"Duyduk hastaymış. Nasıl gider hem de bize haber vermeden."

Emo eşarbının ucunu dişlerinin arasına sıkıştırarak kapıya çıktı.
"Kimmiş Haşim?"

"Gel gel Emo, gençler İbrahim'in arkadaşıymış. Bir çay koy da içleri ısınsın. "

Emo, mutfağa geçerken itirazsız ısrarsız içeri geçti gençler. Gözleriyle etrafı tararken bıyıklı olanı
"Demek gittiler ha." Dedi.

"He ya gittiler. Zaten dersler varken durmazlar evde onlar."

"Tabi çalışkan çocuklar, eli boş duramazlar."

"Size hasta olduğunu kim söyledi? İbrahim aslan gibi bir şeyciği yok" Salih'e çevirdi başını Haşim "Ferman'ın oğluydun değil mi sen?" dedi.
Salih bakışlarını aşağı indirdi. Tanındığını bilmiyordu.

"Haberi var mı senden? Yani buraya geldiğinden?"

"He...yok...yani hasta ziyareti dedim kim olduğunu demedim."

Gençlerden biri dışarı çıktı tuvalet bahanesiyle. Haşim yolu gösterdi ama peşine düşmedi. Diğerleri ile biraz muhabbet etti. Özellikle eski günlerini anlattı. Yaşadığı tüm acılara inat güzel günlerini. İbrahim'in çocukluğunu, başarılarını, yardımseverliğini, güçlükle okula yolladığı dönemleri. Gençler sıkılıp ayaklandılar. Hasta ziyaretinin kısası makbul dediler ki o sırada çaylar geldi.  Mecburen oturup onu da içtiler. Kapıya kadar uğurladı onları Haşim. Kendi aralarında İbrahim'in gerçekten gitmiş olup olmadığını konuştular. Sokağın sonuna kadar onları izledi Haşim. Köşeyi dönünce de hızla içeri girdi oğlunun yanına koşturdu. Güçlükle araladığı kapıdan aşağı inen üç dört basamak merdiveni indi. İbrahim uyanıktı. Mustafa da yeni uyanıyordu.

"Kim gelmiş bawo?"

"Mühim değil oğul. Sen iyi misin?"

"İyiyim de bizi sordular gelenler polis miydi?"

"Mustafa sen rahat uyudun mu? Üşümediniz değil mi?"
Haşim hedef göstermek istemedi ama aynı anda oğlunu nasıl koruyacağını bilmemenin çaresizliğini yaşıyordu içten içe.

"Bawo adamlar tanıyor bizi polis değilse kimdi?"

"Ne yapacaksın. Hadi kalk elini yüzünü yıka da kahvaltını yap..." arkasını döndü Haşim "Emo! Emo! Hazırladın mı? E ben daha ekmek almaya gitmedim, hay akılsız kafam" diyerek dışarı çıktı.

Gül Cemal 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin