İyi okumalar...
Ömer araçtan gözünün alabildiği kadar baktı denize. Omzunun dürtülmesiyle yeşilçam hayallerinden uyanıp gerçeğe döndü. Bu asker ocağından sağ salim dönerse bir gün Ağavni'yi de getirecek bu güzel yerleri gösterecekti. Şimdi Şafak sökülürken gördüğü bu manzarayı Çanakkale'ye gidince daha net görecekti.
Ülke de bir anda hayat durdu sanki. Sabah gün ışır ışımaz radyolarını açan insanlar radyodan yükselen sese anlam vermeye çalışırken, ekmek alma yada iş bahanesiyle neler olduğunu anlamak için evden çıkanları sokak başlarındaki askerler evlerine geri gönderdi. Sokağa fırlayan Ferman bir sağa bir sola hareket ediyordu. Ne yapabilirdi? Uyarıyla evine geri döndü. Eli ayağı titreyen Salih'in yüzüne okkalı bir tokat atıp kendine getirdi.
"Kendine gel! Belki seni ele veren olmazsa gelen giden olmaz. Silahın olduğunu söylediler doğruysa hemen getir onu yok etmemiz lazım. Getir bana!."
Salih ayağa kalkarken "bulurlarsa ne olur bawo?" diye sordu.
Ferman oğlunun üstüne atılmadan Cemil ile Asım girdiler araya "git ne var ne yoksa getir başımız yanmasın" dediler.
Ondan sonra Salih ne varsa gidip damdaki ardiyeden gizlice getirdi. Şoka uğradı Ferman hangi ara eve girmişti bunlar? O Cemal ve ailesi ile uğraşırken neler olmuştu böyle. Nasıl kaçırmıştı ?
"Bunlar ne lan? Nereye koyayım bunları?"
"Bilmiyorum bawo dağıtıyorduk, duvarlara asıyorduk."
"Aferin sana aferin eşşoğlu eşek! Ne yapacağız bunca şeyi?"
Bir süre düşündüler. Cemil "bawo yakalım derim, Apraham emmi İbrahim 'in tüm defterlerini kitaplarını yakmıştı." dedi.
Ferze atıldı.
"he ya ben ekmek yaparken bu kağıtları yakarım."Neriman ilk defa açtı ağzını "olmaz anne kaç gün ekmek yapacağız. Elde kalması doğru değil. Bende duymuştum İbrahim abinin kitaplarının bir anda yakılıp yok edildiğini."dedi.
Ferman bu dahiyane fikri hemen uygulamaya geçirirken "kimse dışarıya tek kelime sızdırmayacak. Aile içinde kalacak bu mevzu. "
Neriman üstüne alınmadı bu lafı. O dedikodu yapmıyordu sadece annesiyle paylaşıyordu.Banyo sobasına atılan kitap ve broşürler cayır cayır yanarken Ferman oğlunu bir köşeye çekti.
"Başka bir şey kalmadığından eminsin değil mi?"
"Kalmadı. Silahı ne yapacaksın?"
"Sen onu bana bırak. Eğer ki askerler seni almaya falan gelirlerse inkar et. Hiçbir şey bilmiyormuş gibi davran. Okula gider okuldan gelirdin. Dönüşte de abinle kaset satardın. Tamam mı? Adını veren olursa tanımıyorsun iftira ediyor de."
"Tamam bawo. "
Ferman bu işin bu kadar kolay olmadığını biliyordu da ne yapacağını bilmiyordu. Oğlunu nereye saklayabilirdi yada ne zamana kadar saklayabilirdi? Silahı yanına alıp ev halkından hiç kimse görmeden avluya ordan da tuvalete gitti altına beton dökülen uzun şişi giderin üstünden kaldırıp silahı derin çukura attı, üzerine de işedikten sonra betonu eski yerine bıraktı. Ellerini yıkarken "acımızdan öldük Ferze, yok mu yiyecek bir şey? Hadi hazırlayın" dedi. Aile de her şeyi normale çevirmeye çalışıyordu. Ateşe yakın duran Cemil'in yanına gidip "su ısınınca yıkan da öyle çık. " diye buyurdu. Cemil başını salladı.
Onlar tedirgin tedirgin kahvaltılarını yaparken
bazı evlere baskınlar yapıldı.Cemaller bu darbeyi kırmızı kapılı eve oranla daha az hasarla atlattılar. Uzaklara yolcu ettiği Mustafa ve hatta bebeğinin doğumunu göremeyecek olan Ömer' e rağmen. Ömer'in neşesi yerindeydi deniz görmüştü deniz! Hep filmlerde mi görecekti? Hayattan zevk almak onunda hakkı değil miydi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Cemal 2
Ficción GeneralGünler ayların, aylar yılların peşini bırakmadan ardı sıra mevsimleri birbirine bağlamıştı. Yaz geçmiş güz geçmiş köyden kente göç eden Gül Cemal'in ailesi genişlemiş yaş almış mevsim tekrar güze yıl seksenlere dayanmıştı. Biraz sosyolojik biraz eko...