crescent-patch ithafen...
İyi okumalar...
Mahah, kendisinden sabırsızlıkla haber bekleyen kocasını daha fazla bekletmemek adına hızlı yürüdüğü için soluk soluğa girdi vardığı kapıdan içeri.
"Makbule abla! Makbule abla evde misin?"
İri yarı kadın koca gövdesini bir sağa bir sola dayanarak güçlükle doğrulttu. Kendi kendine "kımıldanacak halim mi var, nerde olacağım" diye mırıldandıktan sonra hala kuvveti yerinde olan sesini yükseltti başını avluya doğru çevirerek.
"Gel içeri gel, evdeyim."
Mahah, sanki kendi iradesiyle gelmemiş gibi ayakları geri geri giderek avludan sesin geldiği kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açamadan Makbule açtı. Gözlerini kısarak baştan aşağı süzdü onu.
"Hayırdır kız Mahah neye geldin?"
Kem küm eden Mahah "seni görmeye geldim bir ihtiyacın var mı yok mu? Koca kış geldi dayandı kapıya..." dedi sonunda.
Makbule açtığı kapıdan içeri giren sert havanın bir taraflarını ısırması ile elini baldırıyla kalçası arasında götürüp getirdi.
"He kış kapıda sende içeri girmek bilmedin geç hele içeride konuşalım."
Mahah, az önce içeri davet edilmedim ki yoksa edildim mi der gibi düşünceli gözlerle kadının yüzüne bakakaldı. Eski ebe, eliyle de odaya buyur edince apartman topuk ayakkabılarını kapıda çıkarıp girdi içeri. Kendisine gösterilen kanepenin üstüne idareten oturdu.
"Neyin var?"
"Bir şeyim yok abla seni sorayım demiştim."
" Bu hava da aklına ilk ben mi geldim? Çocuklarına sıcak bir aş yapaydın birazını da bana getireydin ya."
" He ya kusura bakma abla akşama Fatma ile gönderirim illa."
" Yok yok o mıymıntıyı yollama, Ömer getirsin."
" Tamam abla nasıl istersen."
" İyi mi o? Hala peşinde mi oynaşın?"
"Yok abla tövbe etti çocuk. Zaten Şeyma ile olan da çakal denen çocuğun iftirası idi. Hepsinin ebeliğini sen yaptın bilmez misin kim nedir? "
Gözlerini bayarak Mahah'ın sözlerini bitirmesini bekledi Makbule.
"Hepsini bilirim. İlk aşılarını bile bizim orda yaptılar da onu sormadım. Büyüğünü sordum."
"Kimi dedin abla? Mustafa mı? Muallim çıkacak o."
Makbule kendisini anlamak istemeyen Mahah'ın haline bakarak gevrek bir kahkaha patlattı. Nedense bu kadına sinirlenmiyordu.
"Koca eşeği sordum kız! Cemal'i dedim. Hala oynaş derdinde mi?"
Mahah eşarbının ucunu çenesine götürüp eliyle de ağzını kapattı. Utangaç bakışlarını yere çevirdi. Allah aşkına ne diyordu Makbule abla, Cemal yirmi yıl önce ki hınzır Cemal değildi ki. Hoş pek de farklı değildi ya neyse yoksa ne işi vardı burda.
"Abla" dedi Mahah yerinde kıvranarak."Ne oldu çekinme de kız bana?"
"Şey diyecektim muayene edebilir misin beni? Bir şey var mı yok mu nice zamandır bakmadım."
Kadın gözlerini baydı.
"Bakmadın! Hadi bakalım da sen bir şeyden şüphe etmesen gelmezsin."Mahah, sessizliğini korurken kadının gösterdiği yere uzandı. Makbule ebe açtığı karnı kontrol etti. Gözlerini yumdu, başını manalı manalı sağa sola hareket ettirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Cemal 2
General FictionGünler ayların, aylar yılların peşini bırakmadan ardı sıra mevsimleri birbirine bağlamıştı. Yaz geçmiş güz geçmiş köyden kente göç eden Gül Cemal'in ailesi genişlemiş yaş almış mevsim tekrar güze yıl seksenlere dayanmıştı. Biraz sosyolojik biraz eko...