gonulhane ithafen... aşk kokulu kadınlar serisine uğramayı unutmayın...
İyi okumalar...
Fato'nun onu ispiyonladığından habersiz Murat'la görüştükten sonra onu dolmuş şöförünün alacağı durağa bırakıp evine doğru yol almaya başladı Ömer. Ceketinin yakasını dikleştirmiş ellerini ceplerine sokuşturarak kollarını bedenine iyice yapıştırmıştı. Soğuktan dolayı kendini büzüştürdüğü için upuzun boyu ufalmıştı sanki. Soğuk hava ciğerlerine kadar işlemiş olmasına rağmen kapı ağzında kendisini bekleyen Cemil'i görmezden gelemedi ve ayak üstü muhabbet etme teklifini kabul etti. Ellerini ceplerinden alıp göğsünde kavuşturarak Ağavni'nin evinin karşısına geçti. Cemil koşturarak Cemal'in üstünde tepindiği eğri büğrü çöp tenekesini aldı. Ömer'in yanına döndü. İçinde kalan çöpleri çaktığı kibrit çöpüyle ateşe verdi.
Ömer fikrine hayran kaldı. Eline küçük bir çakıl taşı alarak fırlattı karşısındaki kapıya doğru. Cemil,Ömer'in aksine o evin kapısına sırtını döndü. Fato'yu da göremezdi ama o da bu havada dışarı çıkacak gibi görünmüyordu. Fakat kapı taşla tıklatılmasına rağmen Ağavni de kapıya çıkmadı. Onun yerine babası baktı kapıya. Ömer, sağına soluna bakınan adamla göz göze gelme cesareti gösteremediğinden arkasını dönüp çöp tenekesinin önünde çömeldi ve ellerini ateşin üstüne doğru tuttu.
Apraham efendi yüzünü ekşitti. Sonra seslice genzini çekti Ömer'lere taraf tükürerek içine döndüğü evin kapısını çarptı.Ömer rahat bir nefes alarak doğruldu. Cemil, göz ucuyla arkasına baktı. Sonra gülümseyerek normal muhabbetine döndü.
"Bacım çıkamadı kapıya."
"He öyle oldu."
"Korktun mu babasından?"
Ömer omuz silkti.
"Yok lan ne korkacağım? Yaşlıdır uğraşmayayım dedim. Yarın yine görürüm ki kızı . Olan alacağımız iki oduna oldu."Cemil'in kaşları bir kalktı bir düzleşti. Uzun sayılacak bir süre düşündü ama anlam veremedi.
"Gidip evden getirelim çok üşüdüysen.""Yok daha neler? Kış ortasında odun biterse nerden bulacağız? Aldığımız odun kömür belli."
"Apraham efendi nerden bulacak?"
"O açıkta kalmaz gerekirse horozunun tüylerini yakar ısınır."
"Deme yahu, bilsem köyden gelirken tezek getirirdik."
Ömer gevrek gevrek güldü.
"İyice köye çevirecektin burayı desene. Artık şehirlisin ne işin olur tezekle."Doğrulup sağına soluna bakındı. Hafif puslu havada güçlükle seçtiği kızla şok oldu. Kucağında bebek edasıyla tuttuğu odunlarla evinin damından onları izliyordu. Bu hava da ne işi vardı orda? Anasının kızı diye düşünmeden edemedi. İşmar edip odun istedi. Genç kız bir adım yaklaştı damı çevreleyen üç dört kat yükseklikteki briketlere , öne doğru savurup bir tanesini attı sokağa. Büyük bir gürültü çıkardı.
Ömer, Cemil'e döndü. Pis pis sırıtarak "kim derdi ki dedikoducu Münevver'in kızından fayda gelecek, hadi kardeş git al da gel kemiklerimiz ısınsın." dedi.
Cemil, hızlı adımlarla yürüdü sokağın ortasındaki altın kadar değerli olduğunu öğrendiği şeye doğru. Eğilip yerden aldı tam doğrulurken ayaklarının dibinde önce bir çarpma sesi sonra ayak bileğinde bir acı duydu. İniltiyle tek ayağının üstünde sekmeye başladı. Başını kaldırıp yukarı baktığında kız utançla dudağını dişlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Cemal 2
Художественная прозаGünler ayların, aylar yılların peşini bırakmadan ardı sıra mevsimleri birbirine bağlamıştı. Yaz geçmiş güz geçmiş köyden kente göç eden Gül Cemal'in ailesi genişlemiş yaş almış mevsim tekrar güze yıl seksenlere dayanmıştı. Biraz sosyolojik biraz eko...