Bölüm 90

12.9K 864 301
                                    

*İyi okumalar :)

Sabah uyandığımda başım çatlıyordu. Resmen dramdan kafayı bulmuştum. Aşağı indiğimde annem mutfaktan seslenmişti.

Yanına gittim.

"Dün yine geç geldin eve!"

"Sana da günaydın anne" deyip ağzıma bir kaç patates attım.

"Duş almadın mı?"

Gelir gelmez kendimi yatağa atmıştım. Kafamı iki yana salladığımda elime vurdu.

"Yemeyi bırak da git duş al. Yine geç kalacaksın."

"Anne motorumu versen hemen giderim"

Tekrar elime vurmuştu.

"Yasak sana motor."

Oflayarak merdivenlere yöneldim. En son eve geç geldiğimde ona da el koymuştu. Alkollu sürdüğüm için bana baya bağırmıştı.

Babama araba konusunda baskı yapmayı bir kez daha düşündüm.

Gece kullanmama sözü verebilirdim mesela.

Kendimi duşa atıp üstümü çıkardım. Soğuk suyu sonuna kadar açıp altına girdim. Bedenim soğukla ürperirken alışmasını bekledim. Vücudumu yıkadıktan sonra duştan çıktım. Okula gitmek istemiyordum. Hiç bir zaman istememiştim ama şimdi nedeni farklıydı. Aksay'ı görmeye hazır değildim. Dünkü konuşmamız farklı ortamlarda olsa son olurdu. Şimdi ise hep yüz yüzeydik. Bu durum beni çok zorlayacaktı.

Odaya geçip üstümü giyindim. Yatağın üstünde ki hırkayı görünce onu da poşete koydum. Diren bende kalabileceğini söylemişti gerçi. Poşeti çantaya tıktıktan sonra tek omzuma asıp aşağı indim.

Mutfağa girip patatesleri yemeye başladım.

Annem "üstten yeme" dediğinde ağzım dolu dolu "geç kalıyorum" dedim.

"Ya sabır" deyip bulaşıklara dönmüştü. Biraz daha yedikten sonra gidip yanağını öptüm.

"Görüşürüz"

"Bekle"

Acaba yine ne diyecekti.

"Hani dün Aksay kızı mı getiriyordun?"

Ona evet demediğime yüzde yüz emindim şu an.

"Tamam tamam" deyip çıkacaktım ki "Beni geçiştirme" dedi.

Az önce geç kalıyorum diye azarlarken şimdi beni bırakmıyordu. Ne kadar da kararlı bir anneydi.

"Anne aramız bozuk. Anlamıyorsun sanki" dedim.

Farkındaydı ama hiç yardımcı olmuyordu.

"Ayrıldınız mı siz?"

"Sevgili değildik dedim ya kaç kere"

Annem bile bu konu da ısrarcıydı.

"Üzdün mü Aksay kızımı" dediğinde dişlerimi sıktım.

Üzüldüğü, göz yaşları aklıma gelmişti. Ama benim üzülmem kimin aklına gelecekti?

"Evet anne üzdüm. Ağzına sıçtım. Şimdi gidiyorum"

Arkamdan "Ağzını bozma!" diye bağırsa da hızla çıktım evden.

Elimi saçlarıma götürüp çekiştirdim. Kafayı yiyecektim. Aksay'ın etkisi sadece bana değil anneme de vurmuştu. Onu sevmemek mümkün değildi. Öz annem bile benden çok onu düşünüyordu.

Şeytan tüyü vardı kızda.

Okula gitmek için yine dünkü ızdırabıma yöneldim. Otobüslerde çürüyecekti gençliğim. Okul yollarında ölecektim. Bu sefer kendime ortalarda bir yer bulup yolun bitmesini bekledim. Geldiğimiz zaman ortaya geçtiğimin pişmanlığıyla, herkesle akraba olarak inmiştim otobüsten.

Okul kapısından girdiğimde, sınıfa gidene kadar hiç bir yere bakmadım. Çevreye duyarsız yaşamaya karar vermiştim.

Sınıfa girince yine gözlerim Aksay'ı aradı. Gelmemişti. Nefesimi verdim. Onu görünce vereceğim tepkiden hala emin olamıyordum.

Dünkü konuşmadan sonra bir daha bana sataşmazdı. Sataşma dışında diyaloğa görmediğimiz için bir daha konuşmayacağız demek oluyordu bu.

"Kapıyı kapatıyorsun"

Sınıftan bir kızın söylediği şeyle çekilip yol verdim. Sırama ilerleyecekken aklıma hırka geldi. Diren'in sırasına baktım. Önündeki şeyle uğraşıyordu. Adımlarını onun sırasına ilerlettim. Tepesinde dikildiğinde çizdiği şeyden kaldırmıştı başını.

"Resim mi çiziyorsun?"

Çizdiği şeyi kapatıp kenara koydu.

"Ne oldu?"

Bu kız ne sorarsam sorayım cevap vermeyecekti. Çantamdaki hırkayı çıkarıp ona uzattım.

"Sende kalabilir demiştim" derken almıştı.

Omuz silktim.

Hırkaya baktıktan sonra yüzüme baktı.

"Yıkamadan mı getirdin?"

Sorusuyla istemsizce utandım. Yıkamayı unutmuştum ya. Böyle şeylerin temiz getirilmesi gerekiyordu.

"Versene yıkayıp getireyim" deyip eline uzandığımda geri çekti.

"Gerek yok. Çöpe atarım."

Dikleşip tek kaşımı kaldırdım.

"Beni bu kadar sevmiyorsan niye hırkanı verdin?"

"Hırkamı da sevmiyorumdur belki?"

Bir şey daha söyleyecekken sınıftan gelen gürültüyle dikkatimi oraya verdim. Aksay sıranın yanında uzanmış bacağını ovalıyordu.

Düşmüş müydü?

Arkasında ki ve önündeki sıraların kaymasından düştüğünü anladığımda istemsizce ona doğru adım atmıştım. Koluma sarılan el ise adımımı durdurmuştu.

Diren'e baktığımda hızla elini çekip "Pardon" dedi.

Yutkunup cevap vermedim. Beni durdurmasa onun yanına gidecektim. Bu kendime verdiğim söze tersti. İyiki durdurmuştu. Aksay yerden kendi başına kalkarken kalbim burkuldu. Benim olduğum tarafa bakmadan sınıftan çıkmıştı. Giderken aksayan bacağıyla yumruklarımı sıktım.

Cidden yanına gitmek istiyordum.

"Barışmadınız mı?"

Diren'in sorusuyla "Hayır" dedim.

Kafasını sallamıştı.

"Gitmeyecek misin?"

Kapıyı işaret ettiğinde kafamı iki yana salladım. Gitmemem gerekiyordu. Bir şey demedi. Ben de kendi sırama doğru ilerledim. Aksay bir daha gelecek miydi bilmiyorum. Zil çalana kadar gelmesini beklemiştim. Bacağını çarptı diye ölmeyeceğini bilsem de endişeleniyordum. Hoca sınıfa girdiğinde ise gelmeyeceğinden emin oldum.

Yine güzel bir güne uyanmıştım.

Ders çekilmez bir şekilde geçerken telefonla ilgilenmeye başladım. Mesaj yerine girdim. Aksay'ın resmine baktım. Engeli kaldırmıştı. Gözlerimi kapatıp sıraya yaslandım.

Onun ne yapmaya çalıştığını hiç anlamayacaktım.

Hala benim gelmemi bekliyor gibiydi. Dünkü konuşmadan da hiç bir şey anlamamış olmalıydı.

İYİ KIZLAR KÖTÜ KIZLARI SEVER (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin