*Aksay'ın ağzından. İyi okumalar :)
Elimde ki kitabı kenara koyarken üzüntüyle ayağa kalktım. Kaç gün geçmişti aradan, Burçak hala benden özür dilememişti.
Öfkesinin dinmesini 6 gündür bekliyordum.
Ama ne bir arama ne de bir mesaj vardı.
Bu kadar kısa zaman içinde onu nasıl bu kadar çok özlemiştim bilmiyordum. Annemler beni sürekli yalnız bırakırdı. Yalnız olmaya alışmıştım. Onunla tanıştıktan sonra ise bu yalnızlığın aslında beni hiç mutlu etmediğini fark etmiştim.
Ona çok kızgındım. Neden arkadaş kalamıyorduk ki? Sevgililer ayrılırdı. Aşkın sonsuza kadar sürme ihtimali yoktu, arkadaşlığın vardı. Bunu neden anlayamıyordu?
Beni soktuğu durum yüzünden ona çok sinirliydim.
Ona demiştim, zaten şu an sevgili gibiydik.
İllaki bir isim koymamıza gerek mi vardı?
Kaç gündür süren ağlama krizlerimden biri daha gelirken kendimi banyoya attım.
Okula da gitmiyordum. 3 gün gitmiştim ve onsuz her şey çok sıkıcı geldiği için bırakmıştım.
Beni aramalıydı. Mesaj atmalıydı. Özür dilemeliydi çünkü ben yapamıyordum. Bana o iğrenç küfürleri etmişti ve bu benim alışık olduğum bir şey değildi. O yüzden onun gelmesi lazımdı.
Ama gelmiyordu işte.
Yüzüme su çarptıktan sonra telefona baktım. Her saniye bakmama rağmen değişen bir şey yoktu. Gelen bildirimlerin ondan olmadığını görünce daha da sinir oluyordum. Sınıftan bir kaç kız yazmıştı. Hiç birine cevap vermemiştim. Burçak'tan önce olsa hepsinin üzerine titrer ve yakın olurdum. Ama ondan sonra değişmiştim.
O benim tek arkadaşımdı.
Sahte olanları saymazsak.
Üzgünce odama geçtim. Hiç gelmeme ihtimali var mıydı? Dediği gibi beni hayatından çıkarabilir miydi? Bunu yapacağına inanmak istemiyordum.
Sinir anında söylediğimiz şeylerin bir değeri olmaması gerekiyordu.
Sonradan, bana gelen pişmanlık ona da gelmiş olmalıydı.
'Öyleyse sen neden aramıyorsun?'
Günlerdir maruz kaldığım iç sesime göz devirdim. O aramalıydı. Son sözü söyleyen oydu. İşleri yokuşa süren oydu. Özür dilemesi gereken de oydu.
'Hani sinir anında söylenen şeylerin değeri yoktu?'
Yoktu.
'O zaman niye ondan özür bekliyorsun?'
Neden iç sesim benimle bu kadar çatışıtordu ki? Çünkü... bekliyordum işte. Ben dileyemezdim. Ben arkadaş kalmak istiyordum. O farklı bir şeyler olmak istiyordu. Ona gidersem bunu kabul etmiş olurdum.
Sevgili olmak istemiyordum. Şu an, yani önceden olan şu an çok iyiydik. Bunu mahvetmek istemiyordum.
'Önceki şu an artık yok.'
Yalnız olduğum için sık sık kendimle baş başa kalıyordum. Bu yüzden normalde de kendimle konuşuyordum. Ama şu an kendimle yaptığım konuşma tartışma niteliğindeydi. Bundan hoşlanmamıştım.
İsteyen buna şizofrenlik desin.
İlk defa iç sesim bana bu kadar ters düşmüştü. Kendimle de kavga etmek istemiyordum.
'Duyguların sana ters düşen.'
Ve yine başlamıştı işte.
Duygularımın hiç bir anlamı yoktu. İstediğim hiç bir şeyin bir anlamı yoktu. Mantıksal olmak zorundaydım. Duygusal olursam çok zarar görürdüm.
Annemler gittiğinde günlerce ağlardım. Bunun bana bir şey kazandırmayacağını öğrenmiştim. Onlarla gidemiyordum. Yaşadıkları hayat bana göre değildi. Beni tercih etsinler isterdim. Gitmek yerine benimle kalmalılardı.
'O gitmeyecek.'
Sevgili olursak gidecek!
Ellerimi gözlerime kapatıp ağlamaya başladım. Neden her şey bu kadar zor olmalıydı? İstediğim tek şey Burçak'la arkadaş olmaktı.
'Arkadaşlarda gidebilir.'
Ama sevgililer hep gider. İzlediğimiz filmleri hatırlasana?
Her neyse. Daha fazla delirmek istemiyordum.
'Aileni düşün?'
Onlar istisna bir durumdu. Ailem yıllardır birlikteydiler ve en başından beri sadece birbirleri vardı. Burçak kendi söylemişti. İlişkilerinde bağlılığı yoktu. Kimseyle uzun süre takılmamıştı. Tek gecelik insanlardandı.
Onunla nasıl sevgili olabilirdim?
Sevgili olmamız beni kaç gecelik yapacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İYİ KIZLAR KÖTÜ KIZLARI SEVER (gxg)
RomanceTAMAMLANDI Erkeklerle dolu bir meslek lisesinde okumuştum, kızlarla dolu bir kız lisesinde de okumuştum. Hatta yüzme bilmeyenlerle dolu bir denizcilik lisesinde de okumuştum. O kadar lise gezdikten sonra da en sonunda bu koleje toslamıştım. "Ne yani...