Bugün tam iki haftadır burada tutuluyordum. Onun evinde ama onsuz. O kim mi? Tabi ki Savaş'dan bahsediyorum. Bu iki hafta içinde annemi burada değil de farklı bir yerde tutuyordu. Akrabalarımız bizi vahim bir kazada öldü sanıyorlardı. 1 hafta boyunca arandığımızı haberlerden izliyordum. Fakat bir kaç gündür ne annemden nede benden hiç bahsedilmiyordu. Sanırım ümidi kesmişlerdi bizden. Ve bizimde kurtuluşumuz Savaş'ın insafına kalmıştı.
Telefonumu elimden almıştı. Tek iletişim televizyondu. Onuda artık izlememeye başlamıştım. Canım darlanıyordu, aklıma birşey gelmiyordu. Keşke telefonumu verseydi
Neymiş efendim bana güvenmiyormuş. Polisi arayıp başını ağırtırmışım haspam ne olacak.Kendi kendime konuşurken Savaş elinde siyah silahla odanın içine girmişti. Sert mizacı hep mi vardı. Yoksa bana özelmiydi bilmiyordum. Tek bildiğim onun isteklerini yapıp bir an önce buradan defolup gitmek.
Savaş silahı önündeki masaya koyup koltuğa oturup arkaya doğru yaslanmıştı. "Ee laz kızı isteklerimi yapmaya karar verdin mi yoksa biraz daha böyle evde misafir gibi mi kalmaya devam edeceksin."Deyip iki elini ayaklarına sürtüp devam etti sözlerine." Benim için problem değil annen bence yaptıracaklarıma dayanamaz. Beni o yaştaki kadına zarar vermeye mecbur bırakma sen zararlı çıkarsın."
Derin bir nefes alıp sinirle soludum." Sen bunu bize neden yapıyorsun. Biz seni tanımıyoruz bile."
Öne doğru eğilip sigara paketinden bir dal çıkarıp benim gözümde muhteşem dudaklara sahip olan o güzelim dudaklarla kavuşturdu sıgarayı.
Çakmağı çakıp sigaradan çıkan dumanı ilk önce içine çekip sonra bana doğru üfledi.
" Belki bir gün söylerim nedenleri. Ama o gün bu gün değil laz kızı."
"Bana laz kızı deyip durma."
"Neden laz değilmisin.?"
"Hayır. Yani evet.. Of karadenizliyim ama laz değilim." Değildim sonuçta. Rizeli olabilirim ama laz değilim.
"Neyse ne. İster karadeniz li ister kürt ayrımcılık yok bizde. İnsan ol yeterki."
"Sen bana insan değilsin mi demek istiyorsun."
Yüzünde tebessüm olur gibi oldu. "Bak bunuda sen söyledin ben birşey söylemedim. İnsanın kendini bilmesi güzel tabi."
"Seni şuan dövmek istiyorum."
Elindeki sıgaradan bir duman daha çekip başını yukarı kaldırarak dumanın dudaklarından havaya karışmasına izin verdi.
"Belki bir gün dövmene izin verebilirim neden olmasın."
"Ya sen şakamısın. Piskolojimi bozdun yemin ederim."
"Daha yeni başlıyorduk oysa."
"Neyse tamam isteklerini söyle de bitsin."
Elini ceketinin iç cebinden içeri sokup bir kağıt ve kalem çıkarmıştı.
"Al 3 maddeyi yapana kadar buradasın." Deyip kağıdı önüme koyarak tekrar koltuğuna yaslandı.
1.madde....
2. Madde. (İstekler ne olursa olsun tereddütsüz yapılacak Sonunda ölüm olsa bile.)
3.madde.. (Arasla samimi olunmayacak.)
Tek kaşımı kaldırıp saçma isteklere baktım. 2 yi anlarımda. 3 Ne alakaydı. Ve neden 1. Madde boştu.
"Birinci madde doldurulmamış neden."
"Onu zamanla öğreneceksin laz kızı. Başka sorun varmıydı."
"Aras ne alaka. Onunla konuşup konuşmayacağıma sen karar veremezsin."
"İstersen bir dene, olacakları ikimiz izleyelim."
"Beni tehdit etmekten vazgeç artık."
"Ben tehtit etmem. Yapamayacağım olayı ağzıma almam ve aldıysam alırım."
Sanırım biraz tırsmış olabilirim. Bu piskopatın neler yapabileceğini bilmiyordum. Ama tahmin etmek zor değildi. Ona uysal davranmalı ve zamanı gelince terk parça halinde burdan çıkmalıydım. "
"Seni öpmek istiyorum." Deyince doğrumu duydum diye ona doğru baktım.
"Ne dedin anlamadım." Diyerek ayağa kalktım. Anlamıştım aslında. Her ne kadar saflığa yatsamda. Belli oluyordu sanırım. Yüzümün alev alması bunu doğruluyordu.
Güldü. "Bence gayet iyi anladın. Ve bişey daha." Deyip oda ayağa kalkmıştı. "Ben dilimden dökülen sözleri geçte olsa yaparım."
Daha ne kadar kızarırdım acaba diye düşünürken sanırım ateşimin çıktığını hissediyordum. Beni öpmek mi istiyordu.
Arkasını dönüp gidecekken kolundan tutup durmasını sağladım.
"Bazen gidiyorsun gelmiyorsun. Korumalarında olsa korkuyorum. Benim telefona ihtiyacım var."
Hımm diye bir ses çıkarıp kolumdan tutup kendinden ayırdı. Önce kollarımıza sonra yavaşça yüzüne bakmak için başımı kaldırdım.
"Bilmiyordum."
"Neyi bilmiyordun."
"Bensiz duramayacağını. Bana güvendiğini." Deyip gülmeye başlamıştı.
"Ya ben onumu diyorum. Bana telefonumu ver. Lazım olur mafya kılıklı adamsın belki başım belaya girdi. Haber verebileceğim birileri olsun."
"Kötü birşey olmaz. Olsada korumalar bana haber verir bende gelir. Sorunu kökten çözerim.
" Anlamıyormusun, anlamamakta ısrar mı ediyorsun. Telefonumu ver bana. "
Yüzü ciddi bir tavır alıp ellerini ceplerini soktu.
" Hayır. Telefonu unut. Sana güvenecek kadar ilerlemedin daha."
Sinir sınırlarımın oralarda dolaşıyordu. Artık gırtlağa kadar dolma hissini yaşıyordum.
" Savaş sen yokken ben belki hastalandım. Haber vermem gerekir değil mi? Sonuçta bana bir şey olursa işine yaramam ki. "
Beni baştan aşağa süzüp bir adım yakınıma geldi. "Sana birşey olması umrumda mı?"
"Değil mi?"
"Değil."
Deyip yüzüme sigarasının son dumanını üfleyip. İzmariti masanın üzerindeki kül tabağına bastırıp bana göz kırparak üst kata doğru odası olduğu tahmin ettiğim odaya girmişti.
Veee bu bölümünde sonuna geldik. Kısa biliyorum ama kitle az olunca hikayemde kısa oluyor haliyle öpüyorum sizleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Tutku (+18)
Teen FictionSeni seviyorum Beni sevmen umrumda mı? Değil mi? Değil. O zaman neden bırakmıyorsun beni. Bitmedimi intikamın bitmedimi beni yaralayışın. Ne kadar daha yanacak canım.. Üzülme laz kızı zamanı geldiğinde.. Seni üzdüğüm gibi sende beni üzmene izin vere...