Kaçırılma

657 27 14
                                    

Taşın kalbi yok ama onu da yosun sarar derler. Senin kalbin taş değilki sarılasın..

Bekledim, bekledim, belki gelir diye bekledim. Ama gelmedi. Bekledim, günlerim geçti yine bekledim. Ölürken bile bekledim. Günlerdir savaş veriyordum kendi içimde. Gelecek diye, bak geldim, geçti diyecek diye...

O kadar saftım ki, gelse yine boynuna sarılırdım.

"Ya şimdi gel, yada bu saatten sonra gelme." Kendi konuştuğuma cevabıda ben vermiştim.

"Gelecek olsa gitmezdi."

Oturduğum yerden göz yaşlarımı silerek doğruldum. Günlerdir gelmesini bekliyordum. Bir haftadır burada tek başıma bırakılmıştım.

Kollarım ve bileklerimdeki açtığım yaraya yerdeki kurumuş kanlarıma baktım. Kollarımdaki çiziklerin acısı kalbimdeki acıyı üstlenemiyordu.

Canımın yanışı bedensel değil ruhendi. Atan kalbimi durdurmayıda denerdim elbet ama, annem.. Ona bu kötülüğü yapamazdım.

Yağmur bardaktan boşalırcasına yağarken, koşarak dışarıya çıkıp ellerimi iki yana açıp başımı gökyüzüne kaldırdım. İçimdekileri haykıracak fırsattı bu benim için.

"DAYANAMIYORUM GECE GÖZLÜ KÖTÜ ÇOCUK, YALVARIRIM GEL, GEL YALANDI GİTMEDİM DE. YALNIZIM BAK TAŞIYAMIYORUM SENSİZLİĞİ. GEL YALVARIRIM GELLLLL...."

Dizlerimin üzerine çökerek ağlamaya devam ediyorken. Bir çift siyah ayakkabı gözümün önüne gelince başımı hızla kaldırdım.

" Sav.. " Hayallerimin hayal olduğu bir kısım daha. Durmak bilmeyen yaşlarıma, bulutlar yükünü biraz daha bırakıyordu.

Aras kollarımdan tutarak beni yavaşça ayağa kaldırmıştı. Herşeyi biliyormuydu o yüzden mi gelmişti. O mu göndermişti. Belkide o gönderdi, pişman olmuştur olamaz mı?

Olamaz Nazar... Umut yok Savaş yok. Unut artık. İç sesim hiç kolaylık tanımıyordu bana. Oysa ben kalbimin katilini severken, iç sesim hiç uyarmamıştı beni. Ne diyordum ben ya, deliriyordum sanırım. Keşke delirseydim. Belki o zaman her şey daha kolay olabilirdi belki.

"Ağlama artık değmez onun için göz yaşı dökmeye. Kimse için ağlamaya değmez. Sil göz yaşlarını bakim. Bir karadereli'ye böyle ağlamak yakışmıyo. Sen karadeniz kızısın, güçlüsün toparlanmalısın."

Aras beni kendine çekip sarıldığında hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Yüreğimin tek istediği o ve artık o yoktu.

" O nerde.. Yani Savaş. "

Boğazını temizleyerek elini çeneme koyup başımı kaldırmıştı.

" Onu sormaktan vazgeçmelisin Nazar. O bunu haketmiyor."

Duygudan yoksun bir şekilde konuşmayı başarıp kolları arasından sıyrıldım.

"Ne söyledi sana."

"Ne önemi var bunun. Boşver seni almaya geldim."

" Ya söylersin yada ben burda kalmaya devam edeceğim." Aslında kalmayacaktım. Ama doğruları duymak ümidiyle yalan söylemek zorundaydım.

"Seni çevresinde istemeyen, seni sevmeyen birinin evinde kalacak kadar onursuzmusun.!"

Gerçekler yüzüme teker, teker çarparken, haklı olduğunu biliyordum. Artık sahne kapanmış Savaş oyunu oynamış bitirmişti. Artık oyun bitmişti. Artık gerçekler konuşulacaktı....

1 Hafta sonra

" Daldın kızım yine o şerefsizi düşünmüyorsun değil mi?"

Aycan'ın düşüncesi benim onu düşündüğü mü sanıyor oluşuydu. Aslında ben onu düşünmüyordum. Onu düşünemeyecek kadar şaşkındım çünkü... Neden mi?

Karanlık Tutku (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin