Tokat

946 39 103
                                    

Kaç dakikadır, beklediğimi bilmiyordum. Belki on, belki yirmi. Ne gelesi vardı yanıma nede haber veresi. Bugün istekleri tek tek yapma günümdü. Yapacaktım, yapmalıydım. Amacı neydi bilmiyordum ama zamanla öğrenirdim nasılsa.

Üst kattaki kapının kapanma sesini duyup başımı merdivenlere çevirdim. Savaş üzerinde siyah düz bir takım elbise ile merdivenlerden elinde kutu ile iniyordu. Az önce yaşadığımız olay aklıma gelince, yanaklarıma kan geldiğini fark etmiştim. Ellerimi yavaş yavaş yanaklarıma götürüp sıcaklığına baktım. Yanıyordum resmen. Hasta mı olacaktım acaba,yoksa utançtan mı böyleydim bilmiyordum. Onu görünce hızlı atan kalbime içimden küçük bir küfür çektim. Kalbim bana ihanet edercesine atarken, Savaş gelip kutu önümüzdeki masaya bırakıp, karşımdaki koltuğa oturmuştu.

Koltukta geri yaslanırken eliyle kutuyu işaret etti.

"Bu senin."

Şaşkın bir halde yüzüne baktım. Bana hediye mi almıştı.

"Ne bu. Hediyemi aldın bana." Diyerek bende koltukta geriye yaslandım.

Güldü. "Sana hediye alacak kadar benim için önemli değilsin."

Tek kaşımı kaldırdım. "Şekil a da gözüktüğü gibi mi?"

Diyerek kutuyu gösterip bu sefer ben güldüm.

"Hediye almışsın işte, neden söylemiyorsunki. Korkma alışmam hediyelerine."

"Alışmana gerek yok. Alışmana izin verecek bir şey yapmam zaten."

"Peki ne var o kutunun içinde."

"Telefon."

"Nee. Şaka mı? Sen bana telefon mu aldın yani."

Duyda inanma Savaş bana telefon almıştı vay be. Hangi dağda kurt öldü acaba. Daha bir saat önce telefon yok diyordu. Ayarsız ya cidden ayarsız.

"Bundan böyle buna ihtiyacın olacak. Artık benim için çalışan bir kölesin. İstediğim zaman ulaşabileceğim sana. Dediğin gibi her saniye yanında olamam. Korumalarımı peşine takamam. En güzeli seni uzaktan kontrol altına tutmak."

"Ya bence sen beni kontrol altına tutma direkt sal beni gideyim."

"ATEŞ..!"

Savaş'ın bağırmasıyla, yüreğim hoplamıştı resmen . O nasıl bağırmaktır arkadaş. İçim buz kesti.

Hızlıca dışarıdaki kapı açılıp, içeriye orto boylarda, kumral 40 lı yaşlarda bir adam girmişti.

Savaş' ın bir metre önünde durup başını yere eğdi.

" Buyurun efendim." Yuh yani kaç yaşında adamın böyle ezilip büzülmesi kadar saçma birşey daha yoktur sanırım.

"Arabayı hazırla, Nazar hanımı işe başlaması için hazırlık yapın. Bu iş bir hafta içinde bitmiş olacak."

Hemen lafa atıldım.

"Hangi işten bahsediyorsun acaba. Ne işi yapacakmışım."

"Bir cafe'de çalışacaksın. Orda Hami diye biri çalışıyor onunla yakın olacaksın. Yakın olduktan sonra onun evine girip, çıkmaya başladıktan sonra güvenini kazanıp, kasasında bana ait olan belgeyi alıp bana getireceksin."

Hızlı bir şekilde oturduğum koltuktan zıplayarak bağırmaya başladım.

" Sen ne saçmalıyorsun. Ben kimse ile yakın olmayacağım anladın mı? "

" O sesi bi alçalt. "

" Ne sesinden bahsediyorsun sen be. Sıçarım böyle işe ben bu işte yokum." Diyerek bağırmaya devam ettim. "Anladın mı yokum." Diye direttim.

Karanlık Tutku (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin