"Her defasında ipleri birbirine dolayıp, elimde tutamadığım bir uçurtma misaliydi mutluluk. Ya ben beceriksizdim, ya da rüzgar çok acımasızdı."
Sarf ettiğim söze karşılık hiç bir tepki vermemişti. Arkasını bana dönerek eve doğru bir kaç adım atıp duraklamış, omzunun üzerinden bana bakmıştı.
" Hadi ne bekliyorsun gelsene."
Hızlı adımlarla ilerleyip, karşısına geçmiştim. Bir an gözlerinde bir hüzün yakalamış olsamda, dediğim gibi bir anlıktı. Sonrası yine aynı, sinir gözler, çatılmış kaşlar.
Sabır diler gibi gökyüzüne bakıp, temiz havanın içine dolmasına izin verdi.
" Ne istiyorsun laz kızı."
Önceden bana öyle seslenmesine kızsamda artık hoşuma gidiyordu. Bir adım geri gidince, bir adım ileri adım atmıştı.
Bu böyle tekrar edince, durup ellerimi göğsüne koydum. Kalp atışı sabırsız bir çocuk gibi hızlı atıyordu.
Boğazımı temizleyip gözlerine baktım.
"Ben sana mutsuzluğumu dile getiriyorum senin yaptığına bak."
Alay eder gibi bir gülüş takılıp ellerimi indirmemiş biraz daha yaklaşmıştı bana doğru.
"Senin mutsuz olman umrumda mı?"
"Değil mi?"
"Değil."
Bir kaç saniye henüz geçmiştiki, ikimizin bu repliği çok tekrarladığımız gelmişti aklıma. Ama o umursamaz tavrı sayesinde, her zaman ki gibi umrunda değil di tabiki.
"Bu arada laz kızı senin canın yanıyorsa üzerine bende biraz benzin dökerim. O yüzden acını sakın bana belli etme. Yoksa kalbim bunun yanlış olduğunu haykırsada, aklım canının yanmasından yana olur. Ve bil diye söylüyorum ben her zaman aklımla yola çıkarım. "
Salonda pembe koltukların üzerine oturmuş, yerdeki gri renkli içinde beyaz desenler olan halının üzerinde çıkarmış olduğum siyah ayakkabılarıma bakıyordum. Beyazlar içinde ki bu ev de tek siyah benmişim gibi duruyordu.
Savaş elinde telefonla uğraşıyorken, benimle hiç ilgilenmiyordu. Sanki ben burada yokmuşum gibi davranıyordu.
Cebimdeki telefonun titremesiyle, telefonu cebimden çıkarıp gelen mesaja bakmış, yine o isimsizden olduğunu anlamam uzun sürmemişti.
“Her şey bitti sanma ortak günahlarımız var beraber yanacağız.”
Aman ne hoş bir sen eksiktin zaten. Sinirle soluyarak telefonu koltuğa fırlatmıştım.
Savaş bana bakarken yutkunma hissiyle dolup taşmıştım."Ne oldu."
"Yok bir şey." Deyip telefonu elime aldım tekrardan.
"Sana ne oldu diye sorduysam cevap vereceksin."
"Umrundamı bana ne olduğu."
Biraz düşünür gibi yaptı.
"Sanırım değil."
"O zaman bende sana bir şey anlatmıyorum."
"Sevgilin seni dışlamıştır."
Ters bir şekilde ona doğru bakınca gülmeye başlamıştı. O gülünce daha önce fark etmediğim için kendime küfür ettiğim gamzelerini bahşetti bana.
"Koca bir gezegene bahşedilmiş en güzel manzara gamzelerin. "
Gamzelerine dalarken kurduğum cümle ikimizinde gülüşünü silmişti yüzlerimizden. Ben az önce ona gamzelerinin ne kadar güzel olduğundan bahsettim değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Tutku (+18)
Teen FictionSeni seviyorum Beni sevmen umrumda mı? Değil mi? Değil. O zaman neden bırakmıyorsun beni. Bitmedimi intikamın bitmedimi beni yaralayışın. Ne kadar daha yanacak canım.. Üzülme laz kızı zamanı geldiğinde.. Seni üzdüğüm gibi sende beni üzmene izin vere...