Bir insanın kaç canı kaç kere kırılır. Bir insanın bir canı varsa neden ben defalarca parçalandığım halde bir bütün içindeyim hala.
Kaç kez daha canım yanacaktı, kaç kez daha Savaş'ın dilinden hor görülmeye devam edecektim.
"Daha fazla beklemeyeceğim Nazar. Seçimini yaptın mı?"
Savaş'ın sabırsız çıkan sesi odayı doldururken, çıkış yollarımın olmadığını ona boyun eğmem gerektiğine kainat getirmiştim.
"Peki geliyorum. Ama sanmaki kazandın, sen başlattın bu oyunu ben bitireceğim."
Deyip Giray'ın yarım bıraktığım düğümlerini çözmeye başladım. Savaş yanıma gelip elini ellerimin üzerine koydu.
"Ben bitti demeden bitmez Laz kızı ve ben bu oyunu bitirmek şuan hiç istemiyorum."
Derin bir nefes alıp konuşmaya başlayacaktımki. Sözleri ile sözlerimi yutmak zorunda kaldım.
"Sen çık dışarı Giray'ı adamlarım halleder. Araba evin önünde."
"Ona ne yapacaksın."
"Sen kararını değiştirip gitmediğin sürece hiç birşey. Bu sana bağlı. Sadece onu uyandırıp iki cümle söyleyeceğim hepsi bu sen çık." Deyip başıyla kapıyı göstermişti. Gözlerim ikisi arasında mekik dokurken, ne olacağını bilmediğimden yavaşça dış kapıya gidip bekledim.
Savaş elinde pamuk ve şuan göremediğim bir şey ile Giray'ın burnuna bastırmıştı. Giray yavaşça kendine gelip ağzında küfürleri sıraladığında, Savaş ona silahı doğrultmuştu. Tam ayaklarım bir adım atacakken Savaş'ın gür sesi odayı doldurmuştu.
"Ben birşeyi avlukam altına almışsam eğer, benim olana başkasının dokunmasına asla izin vermem!!! O yüzden kotanı doldurmuşken, başka sahillere demir at."
Sözleri ile beni yerime çivilemişken, tüm seslere algılarım kapalıydı. Benim olanı derken benden mi bahsediyordu. Yoksa başka bir kişi daha mı vardı. Eğer öyleyse ne yapardım bilmiyorum.
Düşüncelerimi bölen kapı önüne ne zaman geldiğini fark etmediğim Savaş'tı. İki şaşkın yıldız gibi parlayan gözleri ile bana bakıyordu.
"Sana gitmeni söylemiştim, kapı önünde röntgencilik oyna demedim."
Hiç bir şey söylemeyerek, siyah gözlerine odaklandım. Baktığım her yerde onu görmek ve hissetmek başka bir duyguydu benim için. Oysa uzun bir zaman olmamıştı onunla tanışalı.
"Ne zaman böyle alıştım ki ben sana."
Savaş kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakarken, az önce kurduğum cümlemin içimden değilde dışa doğru söylediğimi geç olmadan fark etmiştim.
"Giray'a çok alıştım." Durumu toparlamak adına kurduğum cümle ile çatık kaşları biraz daha çatılmıştı. Savaş'ın arkasındaki ayak sesleri ile onu görmem ile arkasındaki gölgenin Giray'a ait olduğunu anlamıştım.
"Gitmek zorunda değilsin. Ben sana zarar gelmesine izin vermem. Zaten istesede o da izin veremez."
Ne demek istediğini tam anlayamasamda gitmek zorunda olduğumu bilmesi gerekiyordu. Savaş'ın ağzından bir küfür çıkmıştı.
"Yüze odaklanınca her boku anlamandan nefret ediyorum Giray. Ama bu defa yanlış frekansdasın. Beyninin algıları ile oynamayı dene zira yanlış yoldasın." Deyip kolumdan tuttuğu gibi beni arabaya tıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Tutku (+18)
Teen FictionSeni seviyorum Beni sevmen umrumda mı? Değil mi? Değil. O zaman neden bırakmıyorsun beni. Bitmedimi intikamın bitmedimi beni yaralayışın. Ne kadar daha yanacak canım.. Üzülme laz kızı zamanı geldiğinde.. Seni üzdüğüm gibi sende beni üzmene izin vere...