Gökyüzü

541 19 9
                                    


Hayatımızdan bir sayfayı koparıp atamazken, tüm defteri ateşe atabileceğimizi farkettim.

Beni değilde onu tercih ettiği gün bile bitirmemiş, onun bana yaptıklarını yok saymıştım. Taki düne kadar.
Bir kaç gündür hastanedeydim ve artık çok bunalmıştım..

O gün benim kararsız kaldığım bir gündü. O gün ya evet yada hayır deyip noktayı koyma günümdü.

Gözlerimi açtığımda hastane odasında yatıyordum. Uzay'ın söylediğine göre midemi yıkamışlardı. Ondandı sanırım boğazım ağrıyor oluşu.

Yatakta yatmaktan sıkılmış, ayağa kalkıp karşımda duran pencereye doğru ilerledim. Pencerenin dış kısmındaki mermere beyaz bir güvercin konmuş bana bakıyordu. Ona doğru yaklaştığımda ise kanat çırpa çırpa uzaklaşmıştı.

Dışarıya doğru baktığımda gördüğüm manzara karşısında ellerim yumruk haline gelmişti. Gül denen şıllık Savaş'ın dudaklarına yapışmıştı. Tabi ki bu bilinçli yapılan bir hareketti. İkinci katta olduğum için gayette görünüyordum. Ve onunda beni gördüğünü biliyordum.

Beni kızdıran Savaş'ın onu itmemesiydi. Bu görüntüye daha fazla katlanamayıp, pencereden çekilmiştim.

Ama artık oyunlarını kulak arkası yapacak Savaş'ı ona bırakmayacaktım. Ama birazcık Savaş'ın burnunun sürtülmesi gerekiyordu. O yüzden saatlerdir bana mesaj atan Savaş'ın mesajlarını görmezden geliyordum. Onları öyle görünce apar topar çıkmıştım hastaneden eski iş arkadaşım olan Işılay' ın yanına gelmiştim. Oda beni abisi Orhan'ın yanına götürüp ona emanet etmişti. Abisi polismiş ben bunu yeni öğreniyordum. Orhan 29 yaşında, ela gözlü, kumral, orta boylarda, bekar bir polisti. İşinden dolayımı bilmiyorum sert bir karakteri vardı.

"Nazar senden asla vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğimde. Bunu anla sen benimsin."

"Tamam mesajlarıma cevap vermiyorsun anladım ama bari nerede olduğunu söyle."

"Aklım hep sende sevdiğim, haklısın kızmakda inanmadım sana. Ben kördüm, ama artık gerçekleri gördüm. Beni affet sevdiğim. Gel yeniden biz olalım."

"Nazar eğer cevap vermezsen polise başvuracağım. Endişeleniyorum senin için."

"NERDESİN!"

Sayısız atılan bir kaçıydı bu atılan mesajlar. Aslında daha çok merakda bırakacaktım ama, sırada onu kızdırmak vardı. Senmisin benim gözlerimin yaşını akıtan göstereceğim sana dünya kaç köşe bucakmış diye.

"Orhan'ın yanındayım." Yazıp gönderdim. Delir bakalım şimdilik, sonra affederim belki.

Niye affetmemeyim ki seviyorum sonuçta. Hayatımızda bir saniyenin bile kıymeti varken, onsuz yapamayacağımı bile bile neden bitireyim değil mi?

Telefonum çalmaya başladığında onun aradığını tahmin etmiştim.

Hemen açmayıp bir kaç saniye daha çalmasını bekledim.

Tam açacakken biraz fazla beklemiş olmalıyım ki arama sonlanmış, ardından Savaş'dan mesaj gelmişti.

"Aç şu lanet telefonu!"

Açacaktım zaten ama saniye yetmediki. Hem ne bu emir kipi, suçlusun sen kendine gel. Diye kendi kendime söyleniyordum.

Tekrar telefonum çalınca açtım telefonu.

"Efen,,,"

"Orhan kim lan! Siktirme bana Orhan'ı. Çabuk söyle nerdesin gelip alacağım seni."

Karanlık Tutku (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin